“HAYATA DAİR”

ZAMANA BIRAKMAK

Geçtiğimiz hafta içinde, uzun zamandır planladığım Denizli Yörükleri Derneği ziyaretimi gerçekleştirdim. Bu ziyaret, derneğin manevi değerini ve misyonunu derinden hissettiğim özel bir andı. Kendimi yalnızca bir derneğe değil, aynı zamanda geçmişten günümüze taşınan bir kültürün kalbine adım atmış gibi hissettim.

Yörük kültürü, Türk milletinin tarih boyunca sergilediği dayanıklılık ve sabrın simgesidir. Bu durumu en iyi anlatan ifadelerden biri, Büyük Atatürk’ün şu sözlerinde anlam buluyor.

 “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

Bu sözler, Yörüklerin her türlü zorluğa karşı direncini ve Türk varlığının teminatı olduklarını ifade etmesi açısından çok önemlidir.

Ziyaret sırasında, dernek başkanımız Celal Yaşar Ceylan ve yönetim kurulu üyeleriyle yaptığımız sohbette, Yörüklerin doğayla uyum içinde, sabırla zamana karşı duruşlarından bahsettik. Yaratılışı gereği, insanoğlunda sorunları hemen çözüme kavuşturma eğilimi vardır. Ancak bazı meselelerin çözümünü zamana bırakmak en doğru olan yaklaşımdır. Zaman, birçok konuda en büyük yardımcıdır. Bu düşünceyi İbrahim Hakkı Hazretleri aşağıdaki şiirinde çok güzel özetlemiştir. 

 “Hak şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler.
Ârif anı seyr eyler.
Görelim Mevlâ ne eyler,
Neylerse güzel eyler.”

Bu dizeler, sabır ve tevekkülün önemini hatırlatırken aceleci davranışlardan da kaçınmamızı öğütlemektedir. Hayatın akışına güvenmek ve elimizden geleni yaptıktan sonra sonucunu zamana bırakmak, olası yanlışlıkları önlememizi sağlar. Bugün çözemediğimiz sorunlar, sabredip beklediğimizde olgunlaşır ve belki de kendiliğinden çözüme kavuşur. Sabırlı bir insan, zorluklar karşısında sakin kalabilen ve doğru zamanı bekleyebilendir. Hayat, acele etmek yerine doğru zamanı kollamayı seçtiğimizde daha da güzelleşir.

Denizli Yörükleri Derneği’ndeki sohbetimiz birçok konu başlığı ile devam etti. Günümüz ekonomik şartlarından başlayarak, sosyal meselelere kadar bir çok konu sohbetimizin konusuydu. Bu keyifli sohbetle gönüllerimiz ferahladı. Tam anlamıyla muhabbetin tadına vardık, huzur bulduk. Bir anonim söz haline dönüşen şu beyiti dillendirdik:

 “Gönül ne çay ister ne çayhane,
Gönül sohbet ister, çay bahane!”

Günün hatırası olarak, “Pınarcık Çeşmesi” adlı şiir kitabımı kıymetli başkanımızın şahsında derneğimize  hediye ettim. Bir gelenek haline getirdiğimiz “Şans Şiiri” uygulaması kapsamında, başkanımız kitaptan rastgele bir sayfa açıp, sohbetimizin temasına uygun bir şiir bulması güzel bir tesadüftü. Kıymetli başkanımız bu şiiri içtenlikle ve hakkını vererek okuyarak sohbetimize ayrı bir renk kattı.

Sohbet konumuzla da eşleşen başkanımızın bu “Şans Şiiri”ni sizlerle paylaşmak istiyorum:

NE DERSİN?

Gönül kırma, yaren olmaz kırgından,
Tamam etmez, iş bekleme yorgundan.
Emek verip, bir şey umma yılgından.

Gönül sevdiğine küser, bilirsin;
Atma taşı, geri döner, düşersin.

Durduk yere külde ateş harlamaz,
Paslı demir dövmedikçe parlamaz.
Deli gönül yanmadıkça çağlamaz.

Üstünde durmaya değmez, geçersin;
Biraz geçsin zaman, çokça gülersin.

Gergin yaydan çıkar okun doğrusu,
Menziline isabettir vargısı.
Gürültüdür boş kutunun yankısı.

Manzaraya uzaktan bak, gözlersin;
Yakınlarda durma, iyi edersin.

Kem ile küm sohbetine gelince,
Uzatırsan, uzak kalır netice.
Zamanın ayarı ne kadar ince.

Yanlışlığı, kötülüğü elersin;
Zamana mı bırakalım, ne dersin?

Pınarcık Çeşmesi, 2024, s. 103

Bu vesileyle sevgi ve selamlarımı sunuyor, 
İYİ HAFTALAR DİLİYORUM!