Hayatın ağırlığının bazen üstümüze yığıldığını hissederiz. İşler yolunda gitmez, sevdiklerimizden uzak düşeriz, içimiz sıkılır. Ne yapsak toparlanamayız. Çoğu zaman bu hâli “can sıkıntısı” olarak adlandırırız. Böyle zamanlarda önemli olan hissettiklerimiz değil, bu durumdan nasıl çıkacağımızdır.

Bazen atacağımız küçücük bir adım bile büyük değişiklikler yaratabilir.
Sıkça duyduğumuz;
“Tebdil-i mekânda ferahlık vardır.” sözü aslında bize önerilen en kestirme yoldur. Ama bu değişim, illa ki bavulları toplayıp uzaklara gitmek anlamına gelmez. Bazen sadece bakış açımızı değiştirmek bile o sıkıntılı hâlden kurtulmamıza yardımcı olabilir.

Her sorunun bir çözümü vardır. “Su akar, yolunu bulur” deriz ya, kısa bir yürüyüş, sevdiğimiz bir şarkıyı dinlemek, vereceğimiz bir çay-kahve arası ya da derin bir nefes almak bile içimizi hafifletebilir. Kendimizi zorlamak yerine çevremizi ya da düşünce tarzımızı değiştirmek etkili bir çıkış yoludur.

Yeni bir ortam ya da dostlarımızla kısa bir sohbet, üzerimizdeki yükü hafifletebilir. Yeni bir başlangıç yapmak, büyük adımlar atmaktan ziyade, olaya bakış açımızı değiştirmek kadar basit ve yakındır. Kendimize vereceğimiz küçücük bir mola, yepyeni fırsatların kapısını aralayabilir.

Değişimi bir fırsat olarak görmek, bizi daha huzurlu bir sonuca götürür. Aynı mekânda kalıp kendimizi zorlamak yerine, akıllıca bir adım atıp değişime gitmek bizi rahatlatmaz mı? Bazen yalnızca düşüncelerimizi yenilemek bile içimizde kopan fırtınayı dindirmeye yeter.

Her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardır. Eskiler bunu, “Geldim, kondum, göçtüm.” diyerek özetlemiş. Bu söz, hayatın geçiciliğini hatırlatır. Hiçbir şey kalıcı değildir; her şey bir değişim içinde devam eder. Her zorluğun ardından bir ferahlamanın geleceğini bilmek, bizi güçlendirecektir.

Hayatın koşuşturması içinde kaybolmak yerine, içimizden gelen sesi dinlemeliyiz. Sorunlarla boğuşmak yerine huzur bulabileceğimiz yolları keşfetmeliyiz. Kendimize zaman ayırmak, düşüncelerimizi toparlamak ve küçük değişiklikler yapmak bize iyi gelecektir. Gün içinde yapacağımız basit değişiklikler, “can sıkıntısı” dediğimiz o dayanılmaz hâli bizden uzaklaştıracaktır. Her değişimi, yeni bir başlangıcın kapısı olarak görebiliriz.

Hayat tekdüze yaşanan bir yolculuk değildir. Mutlaka iniş çıkışları olacaktır. Hayatın zorluklarıyla karşılaştığımızda, şu güzel sözü hatırlayalım:
“Her işte bir hayır vardır.”

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin şu dizelerini de unutmayalım:
“Hak şerleri hayreyler,
Zannetme ki gayretler,
Arif anı seyreyler,
Görelim Mevla neyler,
Neylerse güzel eyler.”

Bazen zor gibi görünen bir durum, aslında bizi daha olumlu bir sonuca götürebilecek bir çıkış yolu olabilir. Bu bakış açısı, bizim önümüzü açabilir.

Bazen duygu ve düşüncelerimizi istediğimiz gibi dışa yansıtamayız. Böyle zamanlarda şiire sarılmak benim kolayıma geliyor.

Yine böyle bir zamanımda kaleme aldığım, bugünkü yazımıza da konu olan şiirimi sizlerle paylaşmak istedim.

İYİ HAFTALAR DİLİYORUM.

TEBDİL-İ MEKÂNDA FERAHLIK VARDIR!

Tutunduğun dallar kırıldı mı hiç?
Toplayamaz artık seni hiçbir güç.
O meydanda durma, bir yerlere göç,
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır!

Ayrı düştüğünde en sevdiğinden,
Elin kolun kalkmaz, düştün gücünden.
Bir de bıktın ise elin dilinden,
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır!

Çok zordasın, evet, zararın da çok.
Belki de acıktın, say ki karnın tok.
Bir de düşün, moral bozuk, keyfin yok,
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır!

Günün ağırlığı çöker üstüne,
Dersin: “Şu feleğin bana kastı ne?”
Kısacası, kendine bul bir bahane,
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır!

Bugün varız, yarın yokuz bu yerde
Kafa yorma olur olmaz her derde!
Akıl başta gerek, tutma kederde
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır!
(Pınarcık Çeşmesi 2024 S.141)