Geçenlerde eski kitaplarımı karıştırırken, yıllar öncesine ait Ortaokul 2. sınıf Türkçe ders kitabı elime geçti.

Eski öğrencilik yıllarıma dönmeme vesile olan bu kitaptaki bir konu başlığı dikkatimi çekti: Şevket Rado (1913-1988)’nun “Bakmak ve Görmek” başlıklı yazısı. Bu yazıda, bakmak ve görmek arasındaki fark çarpıcı bir şekilde ele alınıyordu: “Bakmak, yalnızca gözleri bir noktaya çevirmekten ibaretken; görmek, o noktadaki anlamı kavrayıp değerlendirmektir.” diyerek özetlenebilecek bu yazı, çok uzun yıllar kitaptaki yerini korudu.

Ne yazık ki günümüzde bu farkı anlamakta oldukça zorlanıyoruz. Çoğu şeye yalnızca bakıyor ama görmüyoruz.

Beni bu yazıyı yazmaya sevk eden olay, aynı günlerde akşam vakti duyduğumuz bir yangın alarmı oldu. Koca bir sitede, birkaç kişi dışında kimse bu alarma aldırış etmedi. Halbuki alarmın amacı, bir tehlikenin varlığını ya da yaklaştığını duyurmak değil midir? Alarm sesini duyuyoruz; ama yerimizden bile kalkmıyoruz.

Çevremizde dikkatle üzerinde durmamız gereken birçok olay oluyor; sanki bir film seyreder gibi bakıp geçiyor, izlemekle yetiniyoruz. Mesela bir şehit haberi izliyoruz, üzülüyoruz fakat kısa süre sonra unutuyoruz. Sorular soruyoruz ancak cevap ararken konuyu anlamadan, düşünmeden, olayı değerlendirmeden geçiştiriyoruz. Tepkisiz bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.

Eğitim sistemimizin en temel sorunlarından biri de bu: Öğrencilere yalnızca soruları çözmeyi değil, anlamayı ve sorgulamayı da öğretmemiz gerekiyor. Çünkü öğrenmek, anlamakla başlıyor.
Şevket Rado’nun “Bakmak ve Görmek” isimli yazısı, insanların bu konuda ne kadar eksik olduğunu gözler önüne sermektedir.

Bu düşünceyle, yıllardır yakın çevremde bulunan öğrencilere fırsat bulduğumda şu soruyu soruyorum:
“10 liram var. Sana vereceğim. Kardeşinle paylaşacaksın ama sen kardeşinden 1 lira fazla alacaksın. Kaçar lira alırsınız?”

Bu soruya, öğrencilerin üçte ikisinden fazlası doğru cevap veremiyor. Çünkü soruyu anlamadan, aceleyle cevap veriyorlar. Oysa soruyu anlamadan verilen cevaplar yanıltıcı sonuçlara yol açar. Doğru cevaba ulaşmak için önce düşünmek ve anlamak gerekiyor.

Elbette, benim bu soruyu sormaktaki amacım, öğrencileri sınava tabi tutmak ya da onları zor durumda bırakmak değil; onların anlamanın önemine dikkatlerini çekmek içindir.

Eğitimin en büyük amacı, bireyleri topluma duyarlı ve sorumluluk sahibi insanlar olarak yetiştirmektir. Bakmak kolaydır; görmek ise emek, çaba ve duyarlılık isteyen bir eylemdir.

Hayata, olaylara ve insanlara yalnızca bakmayı bırakıp görmeyi öğrenebilirsek, daha güçlü bir toplum ve daha duyarlı bireyler olabiliriz. Görmek, değişimin, gelişmenin ve öğrenmenin ilk basamağıdır.

Sözün özü, bir konuyu anlamadan, öğrenmeden, ayrıntılarını değerlendirmeden vereceğimiz kararlar, bizi yanlış kararlar almaya sevk eder.

Peki siz, hayatta bakmak ve görmek arasındaki farkı ne kadar fark ediyorsunuz?

Sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum.
İYİ HAFTALAR!