Kusursuz bir insanla karşılaştınız mı? Ben hiç rastlamadım. Ancak, kendisini mükemmel kabul eden birçok insan gördüm. Oysa insan hata yapmaya meyillidir. Ama çoğu zaman, kendi hatalarımızdan çok başkalarının yanlışlarını görürüz. Hata yapmak, bizim olduğu kadar bir başkasının da hakkıdır. Hatalarımızı kabul etmek, olgunlaşmanın ve bilinçlenmenin önemli bir yönüdür.
İnsan yanlış yapa yapa doğruyu öğrenir, deneyim kazandıkça daha sağlıklı kararlar alır. Önemli olan, hata yaptığımızda kendimizi ya da başkalarını küçümsememektir.
Hayatın içinde hata yapmak da vardır.
Bir bebeği düşünün, düşe kalka yürümeyi öğrenir. Hayat da böyledir. Eksikliklerimizi yaşadıkça fark eder, yanlışlarımızı düzelterek ilerleriz. Bir üretici için de bu böyledir. Yeni bir ürün geliştirirken hurdaya çıkardığı da olur ama sonunda istediği özellikte ya da mükemmele yakın bir ürün elde eder. Her hata, doğruya atılacak yeni bir adımın kapısını açar.
Atalarımız, “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” derken, öncelikli olarak kendimize bakmamız gerektiğini hatırlatır. Kendi eksikliklerini göremeyen bir insan, başkalarını adil bir şekilde eleştiremez.
Günümüzde eleştiriler çoğu zaman insanları geliştirmekten çok yıpratmak için kullanılıyor. Yapıcı eleştiriler insanı doğruya yönlendirirken, yıkıcı eleştiriler yalnızca moral bozacak ve karşı tarafı savunmaya itecektir.
Geçenlerde izlediğim bir videoda bu durum çok güzel anlatılıyordu:
Bir çocuk ağlayarak annesine geliyor:
“Anne, halam saçımı çekti, tokat attı!”
Annesi öfkeyle ayağa kalkıyor:
“Ben ona gösteririm!” diyerek odadan çıkıyor.
Bir süre sonra aynı çocuk yine ağlayarak geliyor:
“Anne, teyzem saçımı çekti, tokat attı!”
Bu kez annesi sakin bir şekilde cevap veriyor:
“Kızım, o senin teyzen. Döver de sever de.”
Bu sahne, insanın sevdiklerine karşı daha hoşgörülü, başkalarına karşı ise daha sert ve acımasız davrandığını gösteriyor. Oysa hata, kim tarafından yapılırsa yapılsın, bir hatadır.
Hata yapmak insana mahsustur, ancak yaptığı hatalarda ısrar eden ve yanlışlarını kabul etmeyen insanlar en tehlikelileridir. Çünkü bu tür insanlar, hatalarını görmek istemedikleri gibi, başkalarının doğrularına da kulak tıkayarak çevresine zarar verirler. Oysa hatayı kabul etmek bir zayıflık değil, aksine olgunluğun ve gelişimin bir göstergesidir. İnsan, hatasını fark edip düzeltme yoluna gitmelidir. Aksi takdirde, küçük yanlışlar zamanla büyük sorunlara dönüşebilir.
Eleştirinin amacı insanı kırmak değil, ona yol göstermek olmalıdır. Yıkıcı eleştiriler yalnızca aradaki mesafeyi açar. Eğer birini eleştiriyorsak, onunla ilgili bir çözüm de sunabilmeliyiz. Sadece hatayı göstermek yetmez; nasıl düzeltileceğine dair bir fikir de verebilmeliyiz. Hatayı düzeltebilecek bir öneriniz yoksa eleştirinizin de bir değeri olmaz.
Bir kişiyi tek bir hatasına dayanarak tamamen kötü görmek de doğru değildir. İnsanlar, hataları ve doğrularıyla bir bütündür. Küçük yanlışlar büyük doğruları gölgelemez; aynı şekilde, büyük doğrular da küçük yanlışları yok saymayı gerektirmez.
Hoşgörüyü sadece kendimize değil, başkalarına da göstermeliyiz. Hata yapmak bir eksiklik değil, gelişim için bir fırsattır. Hatayı görmek ve kabullenmek, insanın daha iyiye ve doğruya yönelmesini sağlar.
Orhan Gencebay’ın şarkısında ne diyordu?
“Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni!”
Sağlık, huzur ve mutluluk dileklerimle…
İYİ HAFTALAR.