Turancılık fikri 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan, Türk, Ural ve ilgili halkların Orta Asya, Doğu Avrupa ve Sibirya'da birleşmesini savunan bir siyasi ve kültürel ideolojidir. Bu akım, bu halklar arasında ortak bir kökenin bulunduğu fikrine dayanır ve özellikle Macaristan'da, Macarların Orta Asya göçebe halklarıyla tarihsel ve dilsel bağlantıları olduğuna inanıldığı için büyük yankı uyandırmıştır.
1900'lü yılların başlarında, Macaristan'da bazı bilim insanları ve entelektüeller, Turancılık fikrini geliştirmeye başlamışlardır. Macarların, Türk ve Ural halklarıyla akraba olduklarına inanılması, bu topluluklarla ortak bir mirasa sahip olma fikrini güçlendirmiş ve bu halklarla dayanışma isteğini doğurmuştur. Bu ideoloji, Avrupa'daki genel milliyetçilik ve etnik bilinç akımlarının bir parçasıdır.
Bu fikir, Türkiye'deki milliyetçi çevrelerde de yankı bulmuş ve Enver Paşa ve Ziya Gökalp gibi önemli isimler tarafından savunulmuştur. Enver Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, Türk dünyasını tek bir siyasi ve kültürel kimlik altında birleştirme amacıyla Turancılığı benimsemiştir. Ziya Gökalp ise bu fikri daha da ileri götürmüş ve Türk milliyetçiliğinin önemli bir unsuru haline getirmiştir. Gökalp, Türk milletinin geleceği için Türk halklarının birliğini en önemli şart olarak görmüştür.
Yine aynı dönemde Kırım Türk-Tatar düşünürü Gaspıralı İSMAİL “dilde, iş’te, fikirde birlik olmak” olarak özetlenen Turancılık fikrinin en önemli şahsiyetlerinden olmuştur.
Bu nedenle, Türk Hun Turan Kurultayı gibi etkinliklerin Macaristan'da düzenlenmesi, Turancılık fikrinin tarihsel kökeni ve bu ideolojinin Macaristan'daki ilk çıkış noktasıyla ilgili bir saygı duruşu olarak kabul edilebilir.
MACARİSTAN TÜRK TURAN KURULTAYI
Macaristan’da düzenlenen TÜRK HUN TURAN KURULTAYI, Türklük gurur ve şuuru ile yoğrulmuş binlerce insanı bir araya getirdi. Türkiye'nin dört bir yanından ve Avrupa'nın farklı ülkelerinden gelen insanlar, tarihin derinliklerinden gelen dostluk, kardeşlik ve sevgi duygularını paylaştı. Türkiye'nin doğusundan batısına, Kars'tan İzmir'e, Şırnak'tan Samsun'a kadar pek çok yerden katılım sağlandı. Ayrıca Almanya, Fransa, Avusturya gibi Avrupa ülkelerinden de katılımcılar kurultayda yer aldı.
Özbekistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Kıbrıs ve Romanya gibi Türk dünyasının farklı bölgelerinden gelen insanlar da bu büyük buluşmada yerini aldı. Dünya genelinde, Türklük meşalesini taşıyanlar bu tarihi etkinlikte buluştu.
Ağustos’un kavurucu sıcak havası altında, yüzlerce süvarinin Atilla Han’ın arkasında askeri düzenle fuar alanına girmesi, adeta Hun İmparatorluğu'nun ihtişamını yeniden canlandırdı. Tarihi kıyafetlerle fuar alanına akın eden insanlar, bağımsız Türk devletlerinin bayrakları arasında, Türklük ruhunu ve tarihini coşkuyla yaşadı. Bu etkinlik, bir milletin asırlar boyu süren mücadelesini ve zaferini simgeleyen Ergenekon'dan çıkışı hatırlatıyordu.
Hun Türk Dünyası Kurultayı, Türklüğün ortak değerlerinin yaşatıldığı ve paylaşıldığı bir platform olarak tarihe geçti. Kurultay boyunca, katılımcılar arasında sevgi, kardeşlik ve dayanışma duyguları derinlemesine hissedildi. Avrupa’nın ortasında bir kez daha Türklük meşalesi coşkuyla yakıldı, binlerce yürek aynı gurur ve sevinçle attı. Bu büyük buluşma, yalnızca bir etkinlik değil, Türk milletinin geçmişten gelen bağlarını, ortak değerlerini ve geleceğe olan inancını yeniden canlandırmaktadır.
