Ne yazık ki, şikâyet etmek yaptığımız en iyi işlerden biri haline geldi. İki kişi bir araya geldiğimizde hemen sıkıntıları masaya yatırıyor, kendimizce çözüm yolları sıralıyoruz. Çözümler üretmekte üstümüze yok; kâğıt üzerinde her şey tıkır tıkır işliyor. Ama iş harekete geçmeye gelince ortada kimseyi bulamıyoruz. “Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışıyoruz,” o kadar!
Ama kulağımızda bir ses bize devamlı şu sözü fısıldamaktadır:
“Lafı bırak, icraata bak!”
Toplum olarak en büyük eksiğimiz, olaylara seyirci kalmak. Çoğu zaman yanlışın farkındayız ama bir şey yapmak için adım atmaya cesaretimiz yok. Suçu hep bir başkasına atıyoruz, kimse “Bu benim sorumluluğum,” demiyor. Hal böyle olunca duyarsızlık büyüyüp gidiyor.
Oysa hep söyleriz:
“Ne ekersen, onu biçersin.”
Emek vermeden, çabalamadan değişim beklemek hayal değil mi?
Çevremizde birçok örneği vardır. Mesela çevre kirliliği… Herkes şikâyetçi ama hâlâ çöplerini sağa sola rastgele atanları sıkça görürüz. Eskiden böyle değildi! Mahalleli bir sorun olduğunda el birliğiyle çözmeye çalışırdı. Şimdi neredeyse kapı dibi komşular birbirini tanımaz hale geldi. Herkes kendi kabuğunda; dünya yansa kimsenin umurunda değil.
Konuşmayla bir yere varamayız; önemli olan icraat. Çünkü insanlar, söylediklerinden çok yaptıklarıyla değerlendirilir. Atalarımız boşuna dememiş:
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”
“Herkes kendi kapısının önünü temizlese, şehir tertemiz olur,” ne kadar anlamlı ve güzel bir söz. Bu anlayışı hayata geçirmek için önce kendimizden başlamalıyız. Küçük bir adımla büyük değişimler başlatabiliriz.
Kendimize sormamız gereken soru şu:
“Ben ne yapabilirim?”
Cevabı, “Elimizden ne geliyorsa, onu yapmak.” Bunu kavradığımız anda işimiz kolaylaşacaktır. Elimizden geleni yapmak, değişime başlamanın ilk adımıdır.
Mutlaka çevremizde yardıma ihtiyacı olan birileri vardır. Onlara destek olmak ne güzel bir başlangıç olur! Çevremizi temiz tutmak, sorumluluğumuzu yerine getirmek de bizim elimizde.
Gandhi’nin çok güzel bir sözü var:
“Dünyada görmek istediğiniz değişim, önce kendinizde başlamalı.”
Büyük işler yapmak zorunda değiliz. Küçük ama anlamlı adımlar, büyük değişimlerin kapısını aralar. Çünkü sorunlara duyarsız kalmak hepimiz için çok ağır bedeller yaratabilir.
Unutmayalım ki, karanlığa küfretmek yerine bir mum yakarak aydınlatmaya çalışmak her zaman daha güzel bir seçenektir.
Bu düşünceler ışığında, biraz da ironi katarak yazdığımız aşağıdaki şiiri sizlerle paylaşmak istedim.
BU DA MI YALAN?
Bir yığın odundan farkı kalmamış,
Bir kibrit yetecek duman olmaya.
Karşıdan bakanlar tutuyor alkış,
Hiçbir çabası yok çare olmaya.
Bu da mı yalan, kardeşim, izle bak:
Havuzu delmişler, kurumuş yalak.
İtibar mideye, boşalmış tabak,
Sıraya girmişler heder olmaya.
Çekirge sürüsü, sanki mübarek,
Zararına dayanmıyor şu yürek.
Saldırır eline alsa bir kürek,
Engel tanımıyor telef olmaya.
Ballı börek ikram edecek adam,
Bulsaydı bir şeyler, her işi tamam.
Çay, kahve mi dedin? Başlasın ikram;
Şeker, limon gerek şerbet olmaya.
Bir kör dövüşüne girdik zamansız,
Taraftarlar sessiz, takım izansız.
Kel, berberde; kör, yollarda amansız,
Hepsi de hazırmış başrol olmaya.
Bataklık mı dersin, derin mi derin?
Oyun da bilmiyor, dar mıdır yerin?
Akşam hava soğuk, hem de pek serin.
Biraz gayret gerek adam olmaya!
İYİ HAFTALAR!