Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ebediyete intikal edişinin 86. yıl dönümünde, bir kez daha saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. O, yalnızca tarihimizin en büyük kahramanı değil; aynı zamanda özgürlüğün ve bağımsızlığın en güçlü simgesi olmuştur. 

Atatürk, 57 yıllık hayatına pek çok zafer ve Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük bir eser sığdırarak, Türk milletine olan bağlılığı ve ileri görüşlülüğüyle bugün bile bize yol göstermeye devam ediyor.

Yalnızca yaşadığı dönemin değil, geleceğin olaylarını da görebilen ve değerlendirebilen bir lider olan Atatürk, 1933’te, Cumhuriyet’in 10. yılı dolayısıyla yaptığı konuşmada, Türkiye’nin bağımsızlığını koruma kararlılığını her zaman vurgulamış, gelecekteki zorluklara karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini belirtmiştir.

Bu konuşmanın, gelecekle ilgili değerlendirmelerinden bir bölümünü sizlerle paylaşıyorum:

“Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur; komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnızca o günü beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir…”

Atatürk, Türk gençliğine “Birinci vazifen; Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti’ni korumaktır” diyerek büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Bu söz, gençliğin ülkesine olan bağlılığının temelini oluşturmuş ve Türk gençliği her zaman onun mirasına sahip çıkacağına söz vermiştir.

Atatürk’ü ölüm yıl dönümünde anarken, onun bize yol gösteren bazı sözlerini hatırlatmak istiyorum:

“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir” diyen Atatürk, onu yaşatmanın yolunun düşüncelerini anlamaktan geçtiğini ifade etmiştir. Cumhuriyet’in korunması konusundaki kararlılığını da “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözleriyle dile getirmiştir.

“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” diyerek, halk iradesine dayalı bir yönetimin önemini vurgulayan Atatürk, demokrasiye olan inancını bizlere miras bırakmıştır.

Atatürk, “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüyle Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki duruşunun temel ilkesini belirlemiştir. Bu, yalnızca bir barış çağrısı değil, dünya barışına olan inancının bir yansımasıdır.

Atatürk’ü anmak, yalnızca onun başarılarını yâd etmekle değil, aynı zamanda bize emanet ettiği değerlere sahip çıkmakla mümkündür. Çağının dünya liderleri de Atatürk’ün mirasına ve barışa olan katkısına duydukları saygıyı her fırsatta dile getirmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 86. yılında sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anıyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk, Türklük var oldukça yaşayacak; Türklük var oldukça Türkiye Cumhuriyeti var olacaktır. Büyük Atatürk’ü, onun en önemli sözüyle selamlıyorum:

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”

Ruhu şad, mekânı cennet olsun!