"Gözyaşları ve vergiler özgürlüğün bedelidir. Ödeyen cepler ağlayan gözlerden daha mübarektir." Toronto Gazetesi Editörü John Robinson, 1928.

Vergi, devletin olmazsa olmaz en garanti gelir kaynağıdır. Kanunla zorla ve karşılıksız alınır. Gerçek kişiler yada şirketler neden vergi ödemek istemezler? Veya Şirketler ve Vatandaşlar neden vergi ödemeyi kabul eder? Gerçek kişiler (şahıslar) hangi koşullarda kişisel gelirlerini devletin emrindeki bir kamu fonuna aktarmayı kabul ederler? Bu olağanüstü eylemin karşılığında devletten beklenen karşılıklı sorumluluklar nelerdir? Vergi ödemek, bir vatandaşlık görevi olarak kabul edilir, ayrıca bunu yapmak anayasal ve yasal bir emirdir. Bu herkes bilir ve böyle kabul eder.Kurumsallığın temin edildiği çoğu devlet için ana gelir kaynağı olan vergi, her zaman yurttaşlar ve devlet arasındaki ilişkinin niteliğini belirleyen merkezi bir arena olmuştur (D’Arcy, 2011: 1).

Son birkaç yıldır, vatandaşların neden vergi ödediği veya ödemeye razı olduğu sorusu vergi uyumu literatüründe daha fazla ilgi görmekte ve tartışılmaktadır. Bu soruyu cevaplamak için Allingham ve Sandmo (1972), vergi kaçakçılığının derecesinin tespit edilme olasılığı ve ceza derecesiyle negatif korelasyonlu olduğunu varsayan resmi bir model geliştirmiştir (Torgler ve Schneider, 2007).

Vergi uyumu ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçlarında bireylerin davranışlarının çok değişkenlik gösterdiği konusunda birleşilmiştir. Vergi uyumunun içselleştirilmesi doğal afetler yada insan yapımı afetlere benzetilmektedir. Şöyle ki örneğin; İstanbul’da deprem tehlikesi varolsun, ama İstanbul’daki kazanımlar ve fırsatlardan dolayı insanlar depremi gözardı eder ve İstanbul’a gitmeye devam ederler (fayda teorisi). Verginin içselleştirilmesi ise bunun tersi bir durum. Yani bireyler vergilerin nereye, nasıl, ne ölçüde verimli kullanıldıklarını görmediklerinden vergi ödemek istemezler (Alm ve diğ., 1991: 22).

Birçok araştırmacı, vergi ahlakının yüksek düzeyde vergi uyumunu açıklayabileceğini savunmuştur. Vergi ahlakı, vergi kaçakçılığının aksine, bireysel davranışı değil bireysel tutumu ölçer. Vergi ahlakı, vergi ödemeye yönelik bir ahlaki yükümlülük, vergi ödeyerek topluma katkıda bulunma inancı olarak tanımlanabilir (Torgler ve Schneider, 2007).Vergi ahlakını (insanların vergilerini ödemekten ne kadar mutlu olduklarını ifade eden teknik terim) neyin yönlendirdiği araştırılırken, bireylerin vergi ödemesinin nedenleri olarak sağlık hizmeti, sosyal güvenlik, eğitim, ulusal savunma ve kurumlar tarafından dayatılan yasal yükümlülükleri düşünmeye meyilli oldukları sonucu elde edilmiştir (Lopez, 2022). Torgler 2003 yılında yapmış olduğu bir çalışmada vergi ahlakının vergi kaçakçılığını önemli ölçüde azalttığı sonucunu elde etmiştir (Torgler ve Schneider, 2007).

Toplum, okullar veya hastaneler gibi kamu mallarını her zaman takdir eder. Ancak, kamu mallarını vergi ödeme yoluyla finanse etmek, vergi ödemeyi en aza indirmeye yönelik bireysel kısa vadeli çıkarın, kamu mallarını finanse etmek için yeterli vergi ödemelerini sağlamaya yönelik uzun vadeli kolektif çıkarla çeliştiği bir toplumsal ikilem de varlığını her an devam ettirir. Sosyal ikilemi aşmak ve vatandaşlar arasında yüksek vergi uyumunu sağlamak için vergi otoriteleri iki ölçüte güvenir. Bunlar denetimler ve para cezaları gibi güç ölçütleri ve adalet mekanizması prosedürleridir (Gangl ve Kirchler, 2015).

Uyum için yapılan açıklamalardan biri, uyumdan yaptırım ve ceza tehdidinin sorumlu olduğu yönündedir. Bu teori, geleneksel açık fayda teorisine dayanan ve ilk olarak Allingham ve Sandmo (1972) tarafından vergi kaçakçılığına uygulanan suç ekonomisi yaklaşımından kaynaklanmaktadır (Alm ve diğ., 1991: 21). Allingham ve Sandmo (1972) ve Srinivasan'ın (1973) vergi uyumu ile ilgili çalışmalarında vergi uyumu; 1) gerçek gelir düzeyine, 2) vergi oranlarına, 3) denetim olasılıklarına ve 4) cezaların büyüklüğüne bağlanmıştır (Kirchler ve diğ., 2007:3).

Vergi kaçırmanın ekonomik analizi, çoğu bireyin 'rasyonel' olmaları halinde vergi kaçıracağını ima eder, çünkü hile yapanların yakalanmasının ve cezalandırılmasının pek mümkün olmadığına inanılır. Yine de bireysel gelir vergisine uyum nispeten yüksektir; yani bireyler standart beklenen fayda teorisinin önerdiğinden çok daha fazla vergi ödemektedir (Alm ve diğ., 1991: 21). Ancak vergileri toplamak için denetimlerin ve cezaların gerekli olduğuna dair inanışın da güçlü olduğu bilinmektedir (Gangl ve Kirchler, 2015).

Çoğu ülkede geçerli olan düşük cezaların ve düşük tespit edilme olasılığının, bireylerin riskten kaçınma eğilimleri geleneksel varsayımların çok ötesine geçmediği sürece, kendi başlarına vergi kaçırma konusunda etkili bir caydırıcı unsur olarak hareket etmeleri mümkün görünmemektedir (Alm ve diğ., 1991: 21-22).

Siyasi tutum ve dindarlığın da vergi uyumu üzerindeki etkileri göz ardı edilemez. Devletin olumlu eylemleri, vergi mükelleflerinin olumlu tutumlarını ve vergi sistemine ve vergi ödemesine olan bağlılıklarını etkilediği ve dolayısıyla uyumlu davranışı artırmayı amaçladığı söylenebilir. Dolayısıyla, hükümetingüven vermesi durumunda, vergi mükellefleri vergi yasalarına uymada daha istekli olabilir. Öte yandan, algılanan adaletsizlik, psikolojik maliyetler azaldığı için vergi yasalarına aykırı hareket etme güdüsünü artırabilir. Dolayısıyla, vergi mükellefleri ile hükümet arasındaki ilişki, güçlü duygusal bağlar ve sadakatleri içeren ilişkisel veya psikolojik bir sözleşme olarak görülebilir. Bu bakış açısından, vergiler hükümet eylemleri ve adil bir hukuk sisteminin sürdürülmesi için ödenen bir bedeldir. Özetle, vergi mükelleflerinin devlet kurumlarına güvenmesi durumunda, dürüst olmaya daha istekli olacakları söylenebilir (Torgler ve Schneider, 2007).

Din, iş ahlakı, hoşgörü ve güven gibi özellikler bir temsilcisi olarak görüldüğünden toplumsal değerleri meşrulaştıran ve güçlendiren bir yaptırım sistemi olarak işlev görür ve ayrıca yasadışı davranışları engelleyebilir.Dindarlık, kural ihlalinin derecesini etkilediğinden, bunun vergi kaçakçılığı üzerinde bir kısıtlama yapabileceği öngörülmektedir. Diğer bir ifadeyle dindarlık arttıkça, buna paralel olarak vergi uyumu da artacaktır (Torgler ve Schneider, 2007).

Vergi uyumunu teşvik etmek için denetim, parasal cezalar vb. etmenlerin yanı sıra ödüllerin kullanılması da vergi ödeme isteğini artırabileceği söylenebilir. Teorik olarak en uygun denetimin, genellikle denetlenen ve uyumlu bulunan mükelleflere ödüller öngören sistem olduğu söylenebilir. Fakat söz konusu durum nadiren kullanılmaktadır. Ödüllendirme sistemlerinin olmamasının olası bir nedeni, uyumu artıran ödül tabanlı bir planın ek ödüllerin ödenmesini gerektirmesi ve bu ödüllerin finansmanının maliyetli olabilmesidir. Nariyomi (2019) Sao Paolo eyalet hükümeti tarafından yürütülen programı raporlamıştır. Raporda tüketicilerin, tüccarlardan makbuz istediklerinde parasal ödüller (piyango biletleri) aldıklarına yer verilmiştir. Rapor, perakende sektörlerinde vergi gelirlerinde dört yıl içinde önemli bir artış (yaklaşık %23) olduğunu göstermiştir (Fatas vd. 2021).

Tablo 1’de Türkiye’nin yıllar itibariyle vergi rekortmenlerine yer verilmiştir.

Tablo 1: Yıllar İtibariyle Türkiye’nin Vergi Rekortmenleri

Yıllar

Vergi Rekortmeni

Tahakkuk Miktarı (TL)

2014

Şarık TARA

37.582.415

2015

Semahat Sevim ARSEL

45.157.918

2016

Semahat Sevim ARSEL

46.885.202

2017

Şarık TARA

53.583.488

2018

Mustafa Rahmi KOÇ (3.Sırada)

54.169.334

2019

Mehmet Sinan TARA (2.Sırada)

70.510.854

2020

İlk 4 sıra adının açıklanmasını istememiş

(5.Sıradaki)          56.988.816

2021

Selçuk BAYRAKTAR

153.000.000

2022

Selçuk BAYRAKTAR

564.124.318

2023

Selçuk BAYRAKTAR

1.952.680.474

                Tablo 1 incelendiğinde, son on yılda, mükelleflerden en çok vergi ödeyen ilk 100 listesine girmesine rağmen, adının açıklanmasını istemeyen rekortmenlerin olduğu görülmektedir. Vergi rekortmenlerinin sayısının 2000 yılında 14 kişi, 2012 yılında 35 kişi, 2019 yılında 69 kişi, 2020 yılında 69 kişi, 2021 yılında 73 kişi ve 2022 yılında 76 kişiye çıkması da oldukça enteresan görünmektedir. Az da olsa vergi ödeyip, bu listelere girenlerin vergi ödedikleri için gururlanmaları ve isimlerinin açıklanmasını istemeleri gerekirken, listelerde isimlerinin yer almamasını istemelerinin çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenleri, Maliyenin ve mafyanın dikkatini çekmemek, borç isteme taleplerinin önüne geçmek ve çalışanlarının yüksek maaş taleplerini engellemek olarak özetleyebiliriz (Türkmen, 2024). Bunlara akraba ve nazar korkusu gibi etkenler de dahil edilebilir (Taxia, 2024). Yakın zamanda, vergi yüzsüzlerinin açıklanmasının etkilerini de müşahade etmeye başlayacağımızı ifade edebiliriz.

            Türkiye’de vergi uyumu artırmak için vergi uyumunu etkileyen denetim, parasal cezalar, siyasi tutumlar vb. etkenlerin yanında para ödüllerini içeren vergi uyum mekanizmalarının dahil edilerek test edilmesinin önemli olduğu söylenebilir.