Cumhurbaşkanı yardımcısı Sayın Cevdet YILMAZ dün “2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 12 trilyon 800 milyar lira olacağını öngörmekteyiz” diye bütçe büyüklüklerini açıklamış oldu. Bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının ise yüzde 3,1 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediliyor. 6 Şubat depremi nedeniyle bölgeye yönelik yapım çalışmaları devam ettiği için ayrılan özel kaynak 584 Milyar TL. Bu kaynağın oluşturduğu yük düşüldüğünde bütçe açığı/GSYİH yüzde 2.2. hatta daha ileri bir yorum yapılırsa, faiz giderlerine ayrılan payın 2 trilyon TL’ye yakın olduğunu görüyoruz. Eğitime ayrılan pay da 2.2 trilyon TL. Faize hiç kaynağımızın gitmediği günleri düşündüğümüzde, hem bütçe açığı yüzde 1’in altına düşer, hem de eğitim sağlık savunma gibi kalemlere ayırdığımız pay iki katına çıkar.
Bütçe tahlil edildiğinde harcama vergilerinden beklenen hasılatın diğer yıllarda olduğu gibi yine diğer vergi gelirlerine göre yüksek olduğunu görüyoruz. Tabiyki arzu edilen geliri ve serveti vergilendiren hasılat ön planda olsun lakin şu anki yapıda mali gücü dikkate almayan ve tüketimden alınan KDV ve ÖTV ilk sıralarda.
Merkez Bankası faizi yüzde 50 de sabit tuttu, Avrupa Merkez Bankası ECB 25 puan indirime gitti, FED’in yakında açıklanacak faiz kararında da 25 puan indirim garanti görülüyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, dezenflasyon sürecinde halen riskler gördüğünü, enflasyonda kalıcı iyileşmenin önünde halen riskler bulunduğunu ifade ederek sağlam adım atmaya, iki yıldır izlediği kararlı politikayı heba etmeyeceğini belirtmeye etmeye devam ediyor, haklı da. Gerek IMF gibi kurumlar gerekse Morgan Stanley gibi kuruluşlar TCMB’nin Ocak 2025’ten itibaren faizleri indirmeye başlayacağını, mart 2025’te yüzde 40’lara, yıl sonunda da yüzde 30’lara yaklaşılacağını tahmin ediyor. Bu arada, faiz sabit tutulsa bile piyasa indirimleri hem mevduat faizlerinde hem konut kredi oranlarında başladı bile. Örneğin Ziraat Bankası 120 aylık vadede yüzde 2.79’a çekti. Özel banka ve finans kuruluşlarından da adımlar bekleniyor. Sıkıntı yaşanan konut sektöründe hareketlenme başladı bile, satışlarda yüzde 37.3’lük aylık artışla 21 ayın rekoru kırıldı, çünkü tam konut ve gayrimenkul alım zamanı. Kredi finansman maliyetleri düştükçe hem inşaat sektörü daha da hareketlenecektir, pozitif dışsal tesirleriyle tedarik zincirindeki birçok sektör olumlu etkilenecektir. Tabi bizim gibi ülkelerde bu ortamlar konut fiyatlarına ve kiralara yukarı yönlü etki ediyor, bu hale bir kontrol gerekiyor. Çünkü dezenflasyon sürecini menfi etkiler.
Türkiyede yatırımcı profili davranışlarını analiz ettiğimizde, yatırımlarını, cazibesini yitirmeye başlayan faiz gibi menkul araçlardan çekenlerin ilk yöneldiği alan gayrimenkul piyasasıdır. Bu piyasada sabırlı olanlar her zaman kazanır. Türkiye'de nüfus artış hızı düşmesine rağmen halen pozitif, dolayısıyla hem barınma hem yatırım amaçlı olarak konuta olan talep her geçen gün artıyor. Bu da konut arzını pozitif etkiliyor, tabi bu arada fiyatlar da yükseliyor. Hatta, net olarak söylenebilir ki, konut ve diğer gayrimenkul araçlara yatırım yapan biri, hem gayrimenkulünün değer artışı hem aylık-yıllık getirisi düşünüldüğünde, faiz ve diğer benzeri yatırım araçlarından çoğu zaman fazla kazandırmaktadır desek kimse itiraz etmez.
Mesela 2023 yılı itibariyle; Arsa %200 (zingat), Konut %86,5, Gram Altın %78, Euro %63, Dolar %58, Gümüş %55, BİST100 %35 (Kaynak: Merkez Bankası, TÜİK) kazandırdıkları görünüyor. Yani gayrimenkul yatırımları halen ilk sıralardaki yerini koruyor. 2025’te, jeopolitik riskler bir kenara bırakılırsa her açıdan daha iyi bir ekonomik ortam bekliyorum.