Çocuklarda ve ergenlerde görülen en sık kaygılardan birisi de Sınav Kaygısı

Sınav kaygısı performans Anksiyetesi nin bir türü. Sınava doğru ya da sınav sırasında yaşanan bu kaygıda olumsuz düşüncelerin ve başarısızlık korkusunun tetiklediği bedensel belirtiler görülür: Çarpıntı, ses titremesi, midede doluluk hissi, bulantı, bazen sınav esnasında kusma, sık idrara çıkma ihtiyacı, gaz sancısı, ellerde titreme, tüm bedende gerginlik, nefes darlığı, ellerde uyuşma görülebilir. Yorgunluk, boyun ve sırt ağrısı, huzursuzluk ortaya çıkar… Kötü bir şeyler olacağı hissi bir felaket gibi algılanır sınav sırasında. Bayılacağı, nefes alamayacağı, kalbinin duracağı gibi bedensel ve kaygılı düşünceler görülür. Sınavı yarıda bırakmaya kadar gidebilir. Hipnozla, kaygı giderici ilaçlarla ve bireysel psikoterapiyle tedavi edilirler. Tedavi, sınav performansını çok belirgin bir biçimde arttırır…

Çocuk ve ergenlik çağına özgü olarak Milli Eğitim Sistemimizde ki en önemli eksiklik nedir?

Cinsel eğitimin okullarda ya da yaz kurslarında verilmemesi. Çocuklar, ergenler yalan yanlış, kulaktan dolma bilgilerle ya da tamamen cinsellikten bihaber bir şekilde yetişiyorlar. Bu da hem kadınlarda ve hem de erkeklerde ileride çeşitli cinsel sorunlara yol açıyor… Cinsellik yeme, içme kadar doğal bir ihtiyaçtır ve Freud’a göreyse hayatın en önemli belirleyicisidir… Bu konu ülkemizde bir ara tartışılıyordu ama sonra gündemden düştü ve üstü kapatıldı. Bence buluğ öncesi ve buluğ çağında ki çocuklara okullarda Fen Bilgisi ya da Biyoloji öğretmenleri tarafından cinsel eğitimin verilmesi bir gereklilik değil bir zorunluluktur. Yerli ve Milli cinsel terapi organizasyonlarımız olan CİSED veCESİAD gibi derneklerin hazırlayacakları bir eğitici eğitimi kitabıtüm ilgili öğretmenlere verilebilir. Acaba Türkiye’de öğretmenlerin yüzde kaçı cinsel eğitim ve cinsel terapi konusunda bilgi sahibi? Aslında toplumumuzda en sık görülen psikiyatrik sorun Cinsel İşlev Bozukluklarıdır ve bunun en başta gelen nedeni de cinsel eğitim yoksunluğudur. Cinsel eğitim artık bir tabu olmaktan çıkarılmalıdır. Atatürk “Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir, fendir.” Diyor. Cinsel eğitimin bir bilim ve fen konusu olduğu inkâr edilebilir mi? Dinen de vücudumuz bize verilmiş bir emanettir ve vücudumuza iyi bakmak zorundayız. Çünkü vücudumuz bize Tanrı’nın bir emaneti. Peki penislerimiz, testislerimiz, prostat bezlerimiz, rahimlerimiz, vajinalarımız, Fallop tüplerimiz ve klitorislerimiz vücudumuzun bir parçası değil mi?

Çocuk veya ergen anne- babaları çocuklarında bir anormal durum, yolunda gitmeyen bir şeyler gözlemlediklerinde bir profesyonelden yardım ve destek almaktan çekinmesinler. Erken tanı ve tedavi özellikle çocuk ve ergen psikiyatrisinde çok önemli …

Bütün psikiyatrik hastalıklar çocukluk ve ergenlik çağında da görülebilir. Ayrıca demin anlattığımız gibi tamamen çocukluk çağına özgü hastalıklar da var. Bunların hepsinin tedavisi gerekir. Hem de hiç vakit kaybetmeden… Çocuktur büyüdükçe geçer demek büyük bir hatadır. Çünkü çocuk büyüdükçe sorun da büyümekte ve tedavi zorlaşmaktadır.

Aileler sık sık şu soruları sorarlar: Çocuğuma ilaç verdiler. Zararı olur mu? Eğitim önerdiler. Eğitim gerekli mi? Oyun terapisi yapacaklarmış. Oyun oynayarak çocuk düzelir mi?

Bazı durumlarda hasta olan çocuk değil ailedir. Çocuğun değil ailenin tedavi edilmesi gerekebilir. Ailenin, çocuğa karşı tutum değişikliğini negatiften pozitife çevirmek için ailenin eğitimi gerekir. Oyun terapisi özellikle küçük çocuklarda etkili bir psikoterapi yöntemidir.  Bilişsel Davranışçı Terapi çocuklarda da uygulanmaktadır.

         Çocukların psikiyatrik hastalıklarında ilaçlar kullanılır mı? Çocukların fiziksel hastalıklarında olduğu gibi psikiyatrik hastalıklarının da çoğunda ilaç kullanılır. Bunlar son derece güvenli ve yan etki yapmayan ilaçlardır. Tedavi sürecinde çocuğun ailesi, çevresi ve okulu ile işbirliği yapmak ta tedavinin başarısını arttıran önemli etkenlerdendir. Kardeş kıskançlığı ise çocuklarda parmak emmeye, tırnak yemeye neden olabilir. Aileler çocuklarının çocukluklarını yaşamalarına izin vermeliler… Çocukları birbirleriyle kıyaslamamalı, yarıştırmamalılar… Onu sevdiklerini ve onun yanında olduklarını çocuğa söylemekten çekinmemeliler…

Çocukluğun ve ergenlik dönemlerinin insan yaşam dönemleri içinde ki yeri nedir?

Eric Ericsson’un ruhsal- sosyal gelişim kuramına göre insan yaşamı sekiz evreden oluşur: 1. Evre: Bebeklik Dönemi: Bu dönemde sevgi ve yakınlık görme, bakım alma temel gereksinim. Yaşamın ilk 1 yılını kapsar ve bu dönemin ruhsal çatışması temel güven ile güvensizlik arasındadır.  2.Evre: Erken Çocukluk Evresi: 1 ila 3yaşlar arasını kapsar. Bu dönemin en önemli özelliği çiş ve kaka denetiminin sağlanmasıdır. Bu dönemde ki temel ruhsal çatışma özerklik ile utanç duyguları arasındadır.  3.Evre: Oyun Çocukluğu Evresi: 3ila 5 yaşlar arasını kapsar. Bu dönemde mastürbasyon ve cinsel organlarını gösterme gibi cinsel konulara aşırı ilgi olur. Bu dönemde cinsel kimlik oluşumu pekişir.  Temel çatışma girişimcilik ila suçluluk duygusu arasındadır. 4. Evre: Okul Dönemi: 5 ila13 yaşları arasını kapsar. Temel çatışma çalışma ve yapıcılık ile aşağılık duygusu arasındadır.  Ego ve üst benlik bu dönemde olgunlaşır.  5.Evre: Ergenlik Dönemi: 12 ila 18 yaşları arasını kapsar. Buluğ çağı. Kızlarda adet görme, erkeklerde meni oluşumu ve boşaltımıyla başlar. Cinsel dürtüler yoğunlaşır. Bu dönemde temel amaç anne- babadan ayrılarak bağımsızlığın kazanılması ve karşı cinsle ilişki kurulmasıdır. Temel çatışma kimlik kazanma ila kimlik bocalaması arasındadır.  6.Evre: Genç Erişkinlik Evresi: 20 ila 40 yaşları arasını kapsar. Bu dönemde üretkenlik ve bilişsel işlevler açısından en üst seviyeye ulaşılır. Temel çatışma yakınlık kurma ile yalnız kalma arasındadır. 7. Evre: Erişkinlik Evresi. 40 ila 60 yaşlar arasıdır. İş yaşamında üretkenlik devam eder. Temel çatışma üretkenlikle durağanlık arasındadır.  8. ve Son Evre: Olgunluk Evresi: 60 yaş ile ölüm arasında ki evredir. Bu evrede temel çatışma benlik bütünlüğünü kazanma ila umutsuzluk ve ölüm korkusu arasındadır…

Mastürbasyon yapan küçük çocuğa ailesi nasıl yaklaşmalı?

Çocuk bu nedenle cezalandırılmamalı, eleştirilmemeli, yargılanmamalıdır. Anne- babalar bu duruma dikkatlerini yoğunlaştırmamalıdırlar. Bunun yerine çocuğun ilgisini fiziksel temas sağlamaya, kreşe ya da anaokuluna göndermeye, masal anlatmaya, saçını, sırtını okşamaya yöneltmelidir…

Çocuklarda görülen öfkenin nedenleri neler olabilir?

Çocuklarda görülen öfkede en önemli olan iki şeyden birincisi ailenin bu krizi yönetme biçimi, ikincisi de bu öfke nöbetlerinin bir psikiyatrik hastalığın belirtisi olup olmadığını anlamak… Öfke kontrolü çocuk büyüdükçe gelişir ve erişkinlikte mükemmel düzeye ulaşır. Ancak erişkinler öfkelerini kontrol edemiyorlarsa psikiyatrik olarak tedavi edilmesi gereken bir Disorder olan öfke kontrol bozukluğu var demektir…

         Öfkeyi kontrol edememeye neden olan psikiyatrik bozukluklar şunlardır: 1. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu 2.Davranış Bozukluğu 3. Karşı olma, karşıt gelme bozukluğu 4.Depresyon 5. Bipolar Affektif Bozukluk 6.Kaygı(Anksiyete) Bozuklukları 7.Mental Retardasyon (=Zekâ Geriliği) Tüm öfke bozukluklarının tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi bir arada kullanılır…

Otizmin tedavisi nasıl yapılır ve Denizli’de Otizmle ilgili bir sosyal organizasyon var mı?

Otizmde genel olarak benimsenen tedavi özel eğitim ve bilişsel davranışçı terapidir. Ve artık otizmde de zekâ geriliğinde de çok sayıda etkili ilaç ve gıda takviyesi mahiyetinde droglar vardır. Çocuğun duygusal yoksunluğunun doyurulmasına çalışılır. Her türlü sosyal ortam ve çocuğun anne- babasının yakın ilgisi çok önemlidir. Çocukların bireysel ve gurup terapilerine katılmaları, ailelerin ise bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi önem taşır. Küçük yaşlarda ki uygun otistik çocuklara kreş önerilebilir. Otistik çocukların yüzde elli sekizi ilköğretimden yararlanırlar.

         Otizmde ilaç kullanımı genel olarak belirtilere yöneliktir. Düşük dozda Atipik Antipsikotikler, düşük dozda SSRI grubu antidepresanlar, aşırı hareketli çocuklarda Metilfenidat en sık kullanılan ilaçlardandır… Uyku düzenleyici ilaçlar ve antihistaminikler de verilebilir…

         Denizli’de oldukça aktif çalışan Denizli Otizm Derneği adında bir dernek var.

Pekiyi Zekâ geriliklerinin tedavisinde neler yapılır?

Tedavide en önemli adım erken tanı ve tedavi. Yani zihinsel ve motor gelişim geriliğinin erken tanınması. Bu konuda ailelere çok iş düşüyor.

         Zekâ geriliği olan bireylerde görülen psikiyatrik bozuklukların ilaçla tedavisi, zeka geriliği olmayan hastalardan pek farklı değil… Tıbbi, ilaç, davranışsal ve eğitim girişimleri eşgüdümlü olarak yapılmalı… Zekâ geriliğinde ilaç kullanımının en gerekli ve şart olduğu durumlar yıkıcı ve saldırgan davranışlar… Ayrıca özel eğitim raporu, özürlü kimlik kartı gibi sosyal destek sistemlerinden yararlanmak ta önemli… Tedavide anne- baba ve kardeşleri içeren psikoeğitim, kaygı ve depresyon gibi ikincil psikiyatrik bozuklukların(=Disorder) tanınması ve tedavisi, aile terapileri yararlı olacaktır. Eğitime mümkün olan en erken devrede başlanmalı. Okul öncesi dönemde özel eğitim verilir. Okul çağında ise hafif derecede mental retarde hastalar normal okulların özel eğitim alt sınıflarında eğitim görürler. Çocukların zekâ puanlarına göre düzenlenecek olan akademik eğitim ve iş öğretimine ağırlık verilerek bu tip çocukların ailelerine ve topluma yük olmaları önlenmeli… Kendine zarar verici davranışlarda ya da dikkat eksikliği Hiperaktivite bozukluğunda ve ikincil olarak gelişen depresyon gibi komorbit durumlarda psikiyatrik ilaç tedavisi çok etkilidir…

Çocuklarda ve ergenlerde görülen en önemli yeme bozuklukları nelerdir?

Anoreksiya Nevrozaen sık genç kızlarda görülür ve çok çok zayıf bazen 35 kilo olmalarına rağmen kendilerinin çok şişman olduğu gibi bir beden algısı yanılması vardır ve yemek yemeyi reddederler. Tedavi edilmezse ölümcül bir hastalıktır. Tedavide psikoterapiler, aile terapisi, grup terapisi ve ilaç tedavileri uygulanır.

Bulimya Nervozada ise tam tersi, aşırı yemek yeme krizleri vardır. Kriz anında bir buzdolabı dolusu yiyeceği bitirebilirler ve sonra da kusarlar… Ani başlar ve ani sonlanır bu yemek yeme krizleri. Tedavisi Anoreksiyada olduğu gibi yapılır.

Pika Sendromunda ise çocuk toprak, oyun hamuru, çivi, bozuk para sigara külü gibi nesneleri yer. En sık toprak yeme görülür. Genellikle ağır bir duygusal sorunu olan ya da terkedilmiş çocuklarda görülür ve tedavisi psikolog tarafından yapılır.                          Çocuklarda görülen şişmanlık ise boya göre kilonun yüzde 20 daha fazla olmasıyla karakterizedir. Yüzde 60 dan fazla olması ise ağır risk olarak kabul edilir. Şişman çocuklar psikolojik olarak genellikle yumuşak huylu, apatik, çekingen, ama kronik öfke nöbetleri gösteren çocuklardır. Şişman çocuklarda okul başarısızlığı ve enürezis yani idrar kaçırma da görülebilir. Genellikle obez çocuklara ailesinin duygusal bakımında eksiklik vardır ve çocuk bu eksikliği yiyerek bastırmaya çalışır… Şişman çocuklarda depresyon daha sık görülmekte…

         Obezitenin tedavisinde Hipnoz, destekleyici psikoterapiler, ilaç tedavileri, Biorezonans terapisi,  nedensel etkenlerin ortadan kaldırılması, sağlıklı yaşam tarzını benimseten destekleyici psikoterapi ve bilişsel davranışçı terapiler uygulanır.

Tacize uğrayan ya da travma geçiren çocuk nasıl anlaşılır?

Çocuğun beslenmesi, yeme içmesi, okul başarısı aniden düşer. Derin düşüncelere dalar. Kâbuslar görür. Uyku düzeni bozulur. Hırçınlık olabilir. Dikkatini toplamakta güçlük çekebilir… Altını ıslatma olabilir. Suçluluk duygusuyla kendisine zarar verme olabilir. Arkadaşlarıyla buluşmak istemez. Oyun oynamak, oyuncaklarıyla oynamak istemez… İlgisizliğivardır… Yüzünde üzgün bir ifade olabilir… Bunlar varsa bir psikologdan ya da psikiyatristten yardım almak gerekir…

Zayıf karne getirmenin nedenleri nelerdir?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olabilir. Algı kapasitesinin zayıflığı, sınırda mental retardasyon, donuk zekâ, ergenlik çağı krizi, depresyon, kaygı bozuklukları, çocuğun kendisini disiplinize edememesi ve öğrenme güçlükleri neden olabilir zayıf karneye…

         Aileden kaynaklanan nedenler ise: Ailenin ilgisizliği, çocuğun ihtiyaçlarına kayıtsız kalmaları, boşanmış aile olması veya aşırı baskıcı ve koruyucu ebeveyn tutumları olabilir.

         Okuldan kaynaklanan nedenler ise: Çocuğun okula ısınamaması, öğretmenini sevmemesi, öğretmenin aşırı derecede disiplinli olması ya da çocuğun arkadaşları tarafından dışlanması olabilir…

İntiharın, aileleri alarma geçirecek öncü belirtileri nelerdir?

: Ergen yakın çevresinden, aile ve arkadaşlarından uzaklaşıp içine kapanır. Dış görünüşü huzursuz, üzgün ve endişelidir. Okul başarısı düşer. Sık sık ölümden bahsedebilir… Uzun süreli aile içi uyumsuzluklarda, reddedilme veya ani kayıplarda intihar riski artıyor…

Ergenlik çağında ki anne babalar çocuklarına nasıl davranmalılar?

Ergenin bağımsız bir kişilik kazanarak gençlik çağına sağlıklı girebilmesi için anne- baba ile çocukluktan gelen sıkı duygusal bağların zayıflaması, ergenlerin bireysel davranmayı ve kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmeleri gerekir… Bu anlamda anne- baba ergene destek olmalıdır. Bağımlılığı beslememelidir.

         Anne- baba ergen çocuklarının bir hatasını, bir açığını yakaladıklarında hemen onu eleştirip yargılamamalıdır. Ergenin sosyalleşmesi, bireyselleşmesi, arkadaş çevresini genişletmesi ve bağımsız davranması desteklenmelidir. Ama ergenin de kendi iyiliği ve güvenliği için, ailenin ve yaygın normların koyduğu kurallara sıkı bir biçimde uyması gerekir. Anne- baba ve büyük kardeşler ergenle empatik, anlayışlı, hoş görülü, destekleyici, dostça ve arkadaşça bir bağ kurmalıdırlar… Çünkü ergenler ancak arkadaşlarına ve dostlarına açılabilirler… LGS. , Üniversite sınavı gibi sınavlar ergen için tek başına büyük bir stres ve bazen de kaygı kaynağıdırlar. Sınav kaygısı çoksa bir psikiyatristten ilaç tedavisi, hipnoz ve bir psikologdan da psikoterapi yardımı alınmalıdır. Çünkü sınav kaygısı giderilmezse eğer, sınav başarısını çok olumsuz etkiler ve tedaviye de sınavdan en az bir buçuk ay önce başlanmalıdır. Aile de çocuklarından kapasitesinin üzerinde beklentilere girmemeli bunu çocuklarına empoze etmemelidirler…

         Ergenlerin ebeveynleriyle ilgili en sık şikâyetlerinden birisi de “Anne babam bana işine geldiği zaman çocukmuşum gibi davranıyor. İşlerine geldiği zaman bir yetişkinmişim gibi davranıyorlar… Bir yandan “Sen çocuksun. Bilmezsin, anlamazsın.” Diyorlar. Öte yandan da “Koca adam oldun. Bunları artık yapmalısın.” Diyorlar. Bu beni ikilemde bırakıyor.” Şeklindedir… Ailenin çocuklarına zayıf bir kişilik değil, güçlü, özgüveni yüksek ve mücadeleci bir ruh aşılamaları gerekir. Bu konuda psikologdan ya da psikiyatristten destek alabilirler… Bebeklik döneminden başlayarak kurulan, sağlıklı, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan tutarlı bir ilişkiyle yetişen ergenler bu sıkıntılı dönemi, bu mayın tarlasını daha rahat ve kolay biçimde atlatırlar…

         Küçük yaşlardan itibaren, konulan kuralların birlikte tartışılabileceği, birlikte gözden geçirilebileceği, ancak kurallar konulduktan sonra bu kurallara uyulmasının şart olduğu, anne- babalar tarafından çocuklarına empoze edilmelidir. Bir çocuk için annesi sağ ayağı ise babası da sol ayağıdır. Bu iki ayağın attığı adımlar ne kadar sağlam ve uyumluysa çocuk veya ergen o kadar dengeli bir biçimde ilerler, büyür ve yol kat eder. Ama bu iki ayağın birbirine çelme taktığı durumlarda çocuk tökezler ve düşer. Bir çocuğun kendisine güven ve güçlülük duygularının olabilmesi için anne- babanın da kendine güvenen ve psikolojik olarak güçlü bireyler olması gerekir. Çünkü çocuğun ve ergenin en başta gelen rol modeli anne ve babasıdır. Anne- babalar çocukları ile açık, demokratik, güvenli ve dürüst bir ilişki içinde olmalıdırlar. Baskıcı ve eleştirel, cezalandırıcı tutumlardan, özellikle psikolojik ve fiziksel şiddetten kesinlikle kaçınmalıdırlar. Anne- babalar ergen çocuklarının kendilerine yaptıkları itirazları ve asi davranışları, kendilerine karşı yapılmış bir saygısızlık ya da başkaldırı olarak görmemelidirler.

Böylece bu yazı dizisinin de sonuna geldik. Gelecek hafta Salı günü yeni bir popüler konunun yazı dizisinde buluşmak üzere…

DUYURU:  22.ARALIK 2024 PAZAR Günü Saat 09.00. ile 22.30 arasında Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezi 5 Numaralı Seminer SalonundaSaat 09.30 ila 22.30 arasında “A’dan Z’ye Psikiyatri Maraton eğitimi” vereceğim. Ayrıntılı bilgi toplantı sekreteri Berke M. Özker’in 0.534. 6601004 nolu telefonundan ve benim 0.532. 377 73 95 nolu telefonumdan alınabilir.Katılım ücreti iki taksitte toplam 3 bin liradır. Katılımcılara tüm Türkiye’de geçerli sertifika verilecektir.