YAŞAMA SEVİNCİ KÖŞESİ

AŞK
Aşk Nedir? Niçin âşık oluruz?

Biri diğerine âşık olduğunda, âşık olunan kişinin algılanması değişir. Artık onda hangi özellikleri görmek istersen onları görürsün. Bu bağlamda aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki fark anlaşılıncaya kadar geçen süreyi kapsar. Aşk ilişkisinde partnerler birbirlerinin temel mutluluk kaynağı olduklarını ve neredeyse birbirleri için yaratıldıklarını düşünürler. Aşk, duyguların mantığa meydan okuduğu ve kazandığı bir süreçtir. Aşk, sayısız sahteliklerin yaşandığı bir dünyada benzersiz bir içtenliği geçici bir süre için bile olsa simgeler. Aşk bir ihtiyaçtır ve yokluğu genellikle derinden hissedilir. Aşkın varlığında, tüm mutsuzlukların kolayca ortadan kalkacağı şeklinde yanılsamalı bir beklenti vardır. Aşk inanılmaz bir mutlulukla başlar ve bazen kalıcı bir sevgiye, bazen de tarifsiz bir acıya dönüşerek biter. Çeşitli ilaçlara ve en iyi bir şekilde yapılmış terapilere rağmen iyileşmeyen kronik bir mutsuzluk hali, aniden gelişen bir aşk sonucunda yoğun (ama ne yazık ki geçici) bir mutluluğa dönüşebilir.

            Ahmet Ayşe’ye âşık olduğunda: Ayşe harikadır. Olağanüstüdür. Yıldız gibidir. Ve Ahmet’in aradığı her şeye sahiptir.

            Âşık olan, âşık olduğunu aklından çıkaramaz. Her yerde ve her koşulda âşık olduğu kişiyi düşünür. İnsanlar aslında âşık oldukları kişiye değil, âşık olmanın kendisine âşıktırlar.

Aşık Olmak İnsanı Nasıl Etkiler?

Birisine âşık olunduğunda coşku ve yaşama enerjisi ve yaşama sevinci çok artar. Çünkü ön beyindeki haz merkezlerinden yoğun bir biçimde DOPAMİN adlı kimyasal salgılanmaktadır. Âşık olanın özgüveni artar, cömertleşir ve daha konuşkan olur.  Sevgilin seninle ilgiliyse mutlu olursun. Sevgilin seni aramazsa bir çöküntü yaşarsın. Onun olmadığı zamanlar, hiç yaşanmamış kayıp zamanlardır. Aşkın gözü kördür. Ama ne yazık ki en büyük aşklar bile, eğer karşılıklı kalıcı ve derin bir sevgiye dönüşmezse, çiçekler gibi solmaya mahkumdurlar.

            Aşkın ölümsüz bir sevgiye dönüşebilmesi için, sevebilecek olgunlukta olmak gerekir. Sevmek bir sanattır. Aşkın ömrü 18 ayla üç yıl arasında değişir. Sevgi ise ölümsüzdür.

Aşk Kimyasal Bir Süreç midir?

Evet, aşkta Dopamin ve Noradrenalin adlı sinirsel ileticilerle, cinselliğin belirleyicisi olan Testosteron Hormonu artar. Serotonin ise azalır. Aşkın beyinde iki merkezi vardır. Bunlar ödül merkezi olan Kaudat Çekirdekle, yoğun Dopamin üreten Ventral Tegmental alandır. Aşk beyindeki bu iki merkezden doğar.

Aşkın yan etkileri nelerdir?

Her ayrılık öyküsü ayrı bir hüzündür. Aşkın tersi nefrettir ve nefretin acımasız elçisi olan öfke. Bazen sevgilisi tarafından reddedilme öylesine güçlü bir nefrete ve öfkeye dönüşebilir ki, kadın cinayetlerine kadar gidebilir. Öfkenin ve nefretin yanı sıra yoğun bir boşluk ve anlamsızlık duygusu ve buna bağlı intiharlar, tüm ilgi alanlarına yönelik kayıp ta görülebilir.

            Terk edilen erkekler alkol ve uyuşturucu maddelere yönelebilir, tehlikeli araba kullanabilirler. Durum bu noktaya geldiğinde, terk edilen aşığın bir psikiyatrist ya da psikologdan yardım alması gerekir. Terk edilen erkekler, terk edilen kadınlara oranla dört kat daha fazla intihar ederler.

Sevgi Aşktan Üstün müdür?

Evet, kesinlikle sevgi aşktan üstündür. Sevgi ve sevmek bir sanattır. Sevgide şefkat vardır. Aşk insanın egosunu, sevgi ise ruhunu besler. Aşkta arzu, sevgide paylaşım vardır. Aşk istemesini bilir; sevgi ise vermesini. Sevgi bağımsız ve özgür bir duygudur. Aşk ise bağımlı. Lübnanlı şair ve filozof Halil Cibran “Birlikteliklerinizde boşluklar olsun. Aranıza cennetin rüzgârları girebilsin.” Der.

            Olgunlaşmış sevgide sevilen, sevenin çeşitli beklentilerini karşıladığı için değil, olan ve olmayan tüm özellikleri ile sevilir. Sevgiyi yaratan hormonlar Oksitosin ve Vazopressindir. Tutku bir mutluluk arayışıdır; sevgi ise mutluluğun ta kendisi…

EVLİLİKTE CİNSELLİK

Yeni evli çiftler cinsel olarak ne gibi sorunlar yaşarlar ve birbirlerine nasıl yaklaşmalıdırlar?

Birçok genç çift evliliğin başında cinsellik yönünden hayal kırıklığına uğrayıp yıkılırlar. Çünkü ilk gecede genellikle erkek çok çabuk, kadınsa çok geç orgazm olur. Yani genellikle aynı anda orgazm olamazlar. Bu arada erkeğin kaygı ve sinir gerginliği yüzünden tam ereksiyon olmaması ilk gecelerde sık sık rastlanan bir durumdur. İlk gecelerde ve sonraki gecelerde de çiftlerin yapması gereken şey öpüşmek, okşamak, sevmek, tatlı, yüreklendirici, umutlandırıcı sözler fısıldamaktır. Yeni evliler her şeyin ilk gecede olup bitmesini beklememeliler. İkisi de birbirlerine “Zararı yok sevgilim. Bu yeni yaşantıya alışabilmemiz biraz zaman alacak. Bu da son derece doğal.” diyebilmelidirler.

Evlilikte eşlerin hem cinsel ilişkilerini hem de genel olarak bütün evlilik sürecini düzene sokmak için zamanları vardır. Karşılıklı arzu, doyum, sevgi, saygı, yani mutluluk yaratan duyguları beslemek, geliştirmek için bol bol zaman ve fırsatlar vardır.

Cinsel zevk, cinsel heyecan, cinsel istek duygularının uyanıp alevlenmesi yalnızca bedensel bir olay değildir. Bir müzik parçası, bir manzara, bir koku, birkaç söz, bir resim, hatta bir rüya kişiyi cinsel yönden tahrik edebilir. Hatta sevilen kişinin düşüncesi bile bu yönden yeterli olabilir.

 Oral Seks sapıklık mıdır? Yeni evliliğin verdiği merakla çiftlerin çoğu cinsel organların dil ve dudakla uyarılması olan oral seksin sapıklık olup olmadığını merak ederler. Hayır, sapıklık değildir. Eşlerin ikisinin de hoşuna gittiği sürece sakıncasız uygulanabilecek bir çeşitlemedir.

 Menopoz Kadın psikolojisini ve cinsel hayatını nasıl etkiler?

 Menopoz başlangıcında ki kadın ister istemez kendini bazı soruların içinde bulur:” Bana, vücuduma ne olacak? Nasıl bir değişime uğrayacağım? Çekiciliğimi koruyabilecek miyim? Kocam beni sevmeye devam edecek mi? Cinsel arzularım azalacak mı? Analık işlevi sona ermiş bir kadın olmayı çok mu yadırgayacağım?” Hâlbuki menopoz bir bitim değil bir başlangıç olabilir. Huzurlu, sakin yıllar…Gebelik tehlikesiyle birlikte çekingenlikler de kalktığından cinsel yaşam canlanır. Bu dönem kadının belki de en seksi dönemidir. Arzuyla deneyimin birleşimi… Öyleyse menopozu bir sonun başlangıcı sayarak çöküntüye uğramak saçmadır.

Her şeye rağmen eğer yaşımız çok ilerlemişse ve artık cinsel ilişki kurmamak kararı vermiş olsak bile birbirimizi sevgiyle öpmek, kucaklamak için hiçbir yaş geç değildir.

Evet, böylece bu yazı dizisini de bitirmiş olduk. Haftaya Salı yeni bir Popüler Konuda görüşmek üzere…