Türkiye'de 2020 yılında uyunan enflasyon canavarının dizginlenmesi için zorlu bir mücadele verilmektedir. 2023 yılını yaklaşık %65'le tamamlayan tüketici enflasyonu, 2024 yılında merkez bankasının güncellenen hedefine göre %44 ile tamamlanması beklenmektedir. 2025 yılının sonundaki tahmin de %21 seviyesindedir. Bu demektir ki, en az iki yıl daha yüksek enflasyon ile yola devam edeceğiz. Toplumun enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde, hayat pahalılığının artması, ekonomik dengenin kaybedilmesi ve fi- yatlardaki belirsizlik nedeniyle oluşturduğu tedirginlik ekonomiye olan duyarlılığı ortamından artmaktadır. Aslında sosyal ve ekonomik olaylarla ilgili temel bir gerçeklik var, nerede bir anomali (ortalamadan fark) varsa ilgi de oraya doğru artar. Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nün Toplum 2024 başlıklı raporu kapsamında 1514 kişi ile yapılan Eylül 2024 ayında yapılan araştırmasında, 'Türkiye'nin en acil çözülmesi gereken iki sorunu nedir?' sorusunun cevaplarında en yüksek sevi- yede %54 ile ekonomi ve %27,9 ile enflasyon yer almaktadır. Yine Koç Üniversitesi ile Konda Araştırma şirketinin Eylül ayında yaptığı beklenti anketine göre hane halkının enflasyon beklentisi %96 seviyesinde görünmektedir. Sonuçlar göstermektedir ki, enflasyonun düşüşüne karşı piyasada direnç ve toplumda ise 'güven' sorunu vardır. Dolayısıyla Merkez Bankasının enflasyonla mücadele için yüksek faiz politikasının getirdiği sıkı para politikası ortamında düşüş de yavaş olmaktadır. Yani toplumun enflasyona olan duyarlılığı azalmadan devam etmektedir.
Türkiye'nin enflasyonu kontrol edebileceğine olan güven ve beklentinin istenen seviyede olmaması dışında başka sorunların varlığı da önemlidir. Özellikle Ekim ayında başlayan gıda ve giyim gibi temel tüketim ürünlerindeki hızlı fiyat artışları enflasyonun düşüşünü geciktiren faktörler arasındadır. Burada en önemli gelişme yılbaşından sonra 'kamu kaynaklı fiyat artışları beklentisinin ne kadar olacağı da önemlidir. Özellikle yeniden değerleme oranındaki vergi, gecikme zammı ve harçlar gibi kamusal mal ve hizmetlerin fiyat artışları enflasyonun düşmesinde yeni bir direnç unsuru olacaktır. Enerji fiyatlarının Ocak ayına kadar artmayacağı bilinmekte, fakat Ocaktan sonra burada muhtemel bir artış da enflasyonun düşüş direncini etkileyecektir. Bu nedenle, yeniden değerleme oranın da beklenen enflasyon' oranı olan %21'e yakın yapılması enflasyonun düşürülmesinde önemli rol oynayabilir. Diğer önemli bir husus da asgari ücret ve memur zamlarının ne kadar olacağı da enflasyon beklentileri açısın- dan önemlidir. Emekliler ve asgari ücretliler hayat pahalılığı karşısında yüksek bir zam oranı beklerken, beklenen enflasyona göre düzenleme yapılması arasında önemli bir görüş farkı olacaktır. Enflasyonla mücadelede önemli bir gösterge de kamunun verimsiz kabul edilen harcamalarının azaltılması beklentisidir. Bu beklentinin bütçenin kabulü sırasında harcama birimlerinin sonut tasarruf göstergeleri üzerinden değerlendirilmesi yapılacaktır. Türkiye'nin rezerv politikasını düzeltmesi, kur korumalı mevduatın oluşturduğu risklerin azaltılması ve Türk lirasına olan güvenin artması ile finansal iyileşmeyi destekleyecek yeni düzenlemelerin de beklentileri olumlu etkileyebilir. Fakat enflasyonla mücadele de harcama vergilerinin fiyat artışına neden olmayacak şekilde kullanılması da önemlidir. Ülkenin reel sektörün finansman darlığı nedeniyle artan faiz maliyetlerinin ilerleyen dönemlerde mal ve hizmet fiyatlarına yansıtılacaktır. Dolayısıyla enflasyonla mücadele daha geniş perspektiften düşünülmesi gereken ve mutlaka toplumun güveninin arkasına alınması ile sağlanabilecek bir mücadeledir.