‘Seçimden seçime yapılan ziyaretler’ her zaman tartışma konusu olmuştur. Sandıktan zaferle çıkanlar makam koltuklarına, kaybedenler ise sessizce inzivaya çekilir. Hiç şaşmaz… Seçimler sonrası halkın çoğunluğu kendine biçileni, kimi de istediği hayatı yaşar.
Siyasiler oy uğruna ütopik söz ve vaat vermekten hiçbir zaman kaçınmadı. Mazotun 1 lira olacağı, bütün köylerin kent olacağı, faizin tamamen kalkacağı, kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını vereceğim, ofsaytı kaldıracağım diyen siyasiler… Asıl mesele sizin vatandaşa ne vereceğiniz değil, vatandaşın ne istediği ve beklediği…
***
Öyle ya da böyle, demokrasi hayatımızda önemli rol oynayan seçimler, vaatleriyle var olmuştur. Denizli özelinde konuya değinecek olursak, adaylar sayısız proje açıklıyor. Nedense proje bazlı kampanyalar hiç dikkatimi çekmiyor. İnandırıcılığı yok diye değil, herhalde milletin parasıyla millete hizmet edilecek, edilmeli de. Asıl mesele başkanlık makamına değil, halkın kalbine girmekten geçiyor. Makamlar gelip geçici, sen birde kalbe girmeyegör… Bu seçimlerde büyük projelere giden yol, Ahmet amcanın, Ayşe teyzenin kalbinden geçiyor.
***
İsveçli siyasetçi Bakan Mona Sahlin, 1995 yılında marketten 6 dolar ödeyerek ‘Toblerone’ çikolatasından alır. Bir hafta sonra maliyeciler kapısındadır. Sebebi ise çikolatayı devlet işleri için kendisine verilen kredi kartından almasıdır. Soruşturma açılır ve şu savunmayı yapar; ‘’Devletin verdiği kredi kartı cüzdanımda kişisel kartımla yan yana duruyordu. Bir anlık dalgınlık sonucu şahsi kartım yerine yanlışlıkla devletinkini kullanmışım. Amacım Hazine’ye zarar vermek değildi” Sonrasında ücreti fazlasıyla geri öder ve istifa eder… Velhasıl; bugünün kuruyla 187 Türk lirası hayatını değiştirir. Türkiye’de işler böyle yürümese de dikkat etmekte fayda var. Bugünün yarını, birde bu işin öbür tarafı var. Tüm siyasi adaylara başarılar dilerim. Kazanan Denizli olsun.
Saygılarımla…