Tekstilin şehri Denizli’de tekstilciler sıkıntılar yaşıyor. Bu sıkıntılar nedeniyle pek çok firma işçi çıkarma ya da kapanma yoluna gidiyor. Denizli Terziler Konfeksiyoncular Ve Giyim Sanatkarları Odası Başkanı Ahmet Can, tekstil sektörü alanında yaşanan sıkıntıları ve çözüm yollarını anlattı. Can, markalaşmanın önemine değindi ve Denizli’nin, dünyanın fason üreticisi olmaktan çıkması gerektiğini belirtti. Tekstil alanındaki sorunların çözümü için önerilerde bulundu. Başkan Can “Giyim sektörü, özellikle hazır giyim, ev tekstili gibi sektörler hepsi beraber değerlendirilmesi gereken sektörler aslında. Global anlamda görüşülebilecek bir konu. Mesela otomotiv sektörü, ihracatta tek sektör olarak geçiyor, ama tekstille alakalı şey de ev tekstili ayrı geçiyor, giyim sektörü ayrı geçiyor, havlu bornoz tarzı ayrı geçiyor, bundan dolayı da ihracat üçe bölünüyor veya dörde bölünüyor, bu şekilde algılanıyor. Bu sefer de devletten aldığı teşvik, pastadaki pay bölünmüş oluyor. Ama bir otomotiv de o şekilde değil, yan sanayileriyle beraber değerlendiriliyor ama tekstil de ayrı ayrı değerlendirildiği için alınan teşvikler farklı oluyor, biraz daha düşük oluyor. Bunlar bu yönde değerlendirilebilir” dedi.

‘Denizli’de Üretilen Ürüne Başka Marka Vuruluyor’ (4)

“MARKALAŞAMIYORUZ”

Denizli’de tekstil alanında sıkıntılar olduğunun markalaşma patent alma olmaması sebebiyle de kapanmaların olduğunu söyleyen Ahmet Can “Denizli’de tekstil sektöründe fabrika alanlarında kapanmalar oluyor. Genel olarak bir kriz var, bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı herkes biliyor. Ama ben şunu söylüyorum sürekli; genel bir kriz varsa, özel de bir çıkış noktası aramak lazım. Kişinin çabasının ön plana çıkması lazım. Özelde bir sıkıntı varsa da genel bir çözüm bulmak lazım. Eğer benim iş yerimde bir sıkıntısı varsa veya benim şahsımla alakalı bir sıkıntı varsa bunu globalleşerek, ihracatla yada daha böyle geniş çaplı müşterilere hizmet ederek, kapasitemi büyüterek o krizi aşmam gerekiyor. Orda ki çözüm noktası da biraz şahsi gayretle oluyor. Yani kendimi geliştirmek, fabrikamı geliştirmek, markalaşmak gibi şeylerle alakalı oluyor. Eğer markalaşmayı, patent almayı yaygınlaştırabilirsek etkili olabiliriz. Türkiye’deki tekstil sektörün sıkıntısı bu, özellikle Denizli’de biz bunu yapamıyoruz, biz markalaşamıyoruz.  İş gücümüz çok güzel, potansiyelimiz iyi, nitelikli elemanlarımız iyi ama fabrika genel yönetiminde bir sıkıntı var. Bu sorunlar genel de oradan kaynaklanıyor. Birinci nesil kuruyor, ikinci nesil devam ediyor, üçüncü nesilden iflaslar geliyor. Sürdürülebilirliğimiz olmuyor maalesef, bu da biraz profesyonel yönetim olmadığından kaynaklı. Aile içi bölünmeler oluyor. Biraz daha profesyonel bir yönetime geçmemiz gerekiyor. Orayı aşabildiğimiz zaman markalaşmada zaten kendiliğinden gelmiş olacak. Ama Türkiye’de genel bir markalaşma olmuş olur ve iler ki zamanlarda bu Dünya’ya da açılacaktır” dedi.

‘Denizli’de Üretilen Ürüne Başka Marka Vuruluyor’ (3)

“DÜNYANIN FASON ÜRETİCİSİYİZ”

Denizli OSB’den bölge illere inceleme gezisi Denizli OSB’den bölge illere inceleme gezisi

Markalaşmanın önemli olduğunun altını çizen Can, “Biz markalaşamadığımız için şuan da dünyanın fason üreticisiyiz. Bunu ben bu şekilde söylediğimde genelde tekstilcilerimiz kızıyor ama gerçek olan da bu. Mesela bir İtalyan firması, İngiliz firması var, Alman firmaları var, tekstille alakalı Fransız firmaları var. Biz onları şuan da üretim yapıyoruz. Evet yaptığımız güzel bir şey ama bizim de markamız olsa, bizde bir başka yerlerde ürettiriyor olsak veya kendi Türkiye markasını Türkiye’de üretiyor olsak daha güzel olur. Onlar sadece patentini almışlar, markasını almışlar, markanın reklamını yapmışlar, markaları tutmuş, biz sadece onlara fason üreticisi konumundayız. Dediğim gibi tekrar üretmek güzel ama markayı bizim oluşturmamız daha önemli. Biz kumaşı üretip gönderiyoruz, onlar kıyafeti üretip, markasına vuruyor, tekrar bize gönderiyorlar. Bizim bunu aşmamız gerekiyor, bizim bir kademe daha atlamamız gerekiyor. Biz terzi odası olarak, ihracat yapan firmaların, art firmaları dediğimiz veya yan firmaları dediğimiz fasoncu dediğimiz iş yerleri var. Özellikle bize bağlı olan Fason üretimi yapanlar var. Üretimi kendileri yapıyor, bir havlunun veya bornozun ta başından itibaren markasına vurmasına kadar getiriyor ama markaya veya etiketi bir başka firmaya ait olduğu için o firmanın adıyla gidiyor. Aynı şeyleri üyelerimiz yapabiliyor, üretimini yapıyor, her şeyini yapıyor ama etiket kendilerinin olmadığı için bir başka etiketle ihracata gidiyor. Biz bundan dolayı e-ihracat semineri yaptık, bunu birkaç defa Denizli İhracatçılar Birliği ile görüştük. Eğitimler verdik, birkaç defa eğitimlerimiz oldu, e-ticaret ile özellikle hani şahıs olarak yapmak isterse e-ticaret yapmaları yönünde eğitimlerimiz oldu. Bu zamanla olacak bir şey. ‘Birden, hadi bugün başladık yarın bu noktaya ulaştık’ şeklinde değil, ama ileri ki zamanlarda bu mutlaka oturacaktır” şeklinde konuştu.

‘Denizli’de Üretilen Ürüne Başka Marka Vuruluyor’ (1)

“TEKSTİLE VERİLEN ÖNEM OTOMOTİV SEKTÖRÜNDEN AZ OLMAMALI”

Ahmet Can tekstil sektöründeki sorunları çözümleri noktasında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı; “Aslında sorunların temelinde nitelikli işgücü ile işverenin buluşturulamaması var. Bu sorunların çözüm yolları ise, üniversite sanayi işbirliği biraz daha koordineli olmalı, firmalar çalışanlarına eğitim konusunda biraz daha bütçe ve zaman ayırmalı, işletme sahipleri temel yönetim konusunda eğitimli olmalı ve profesyonel yöneticiliğe geçilmeli, AR-GE ve ÜR-GE’ye olan önem bilinçli olarak artırılmalı. Önemli çözüm yollarından biri de markalaşmaya önem verilmeli, teknik tekstile geçiş hızlanmalı. Firmalar arasında işbirliği sağlanmalı aynı müşteriye karşı fiyat düşürücü ve taviz verici rekabetten kaçınılmalı. Geniş kapsamlı sektör analizi yapılmalı, arz talep dengesi belirlenerek katma değeri yüksek alanlara ağırlık verilmeli. Tekstil sektörü bir bütün olarak ele alınmalı sorunları genel olarak çözüme kavuşmalı. Tekstile verilen önem otomotiv sektöründen az olmamalı. Fiyatı devlet tarafından belirlenen girdi maliyetlerinin enerji ve yakıt gibi ürünlerde destek sağlanmalı, kısa orta ve uzun vadeli hedefler belirlenmeli buna göre program yapılmalı. Devlet teşviklerine ulaşım prosedürü biraz daha sadeleştirilmeli” dedi.
 

Kaynak: Haber Merkezi