ŞIMARIK BENCİLLİĞİN VEFASIZLIK SARMALI

Vefasızlık, bugüne mahsus bir merhametsizlik değildir. Yapılan iyiliği çabuk unutma, sıkıştığı anda gerçeği inkâr etme, görmezlikten ve duymazlıktan gelme, nankör ve vefasız insanın sevimsizliklerindendir. Bu tip insanlar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacaklar.

Allah, Kur'an'da insana "nankör" diye hitap ediyor. "Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki insan pek zalimdir, pek nankördür" (İbrahim, 34). Bu ayetin dışında daha birçok ayette insan "nankör" olarak nitelendiriliyor: (Bakara,152; Tevbe, 80; Hud, 9; Ra'd, 30; İbrahim, 7 ve diğer ayetler)

Bir de şöyle düşünün. "Yaratıcı"ya nankörlük eden insan, hiç "yaratılan"a hürmet eder mi? Hırs ve öfkesini kontrol edemeyen, makam-mevki düşkünü, mal-mülk sevdasına kapılmış, egosunun peşinden koşan çok sayıda insan, üç günlük dünya için kendini yiyip bitiriyor. "Param var, malım var, balım var, kaymağım var!" diye böbürlenip duruyor. Gücüne, gençliğine, servetine güvenip "Benim Ankara'da dayım var!" diyor.

Rahmetli Ozan Arif ne güzel söylemiş:

      Param ile her bileği bükerim,

      Arabamı dağdan bile çekerim,

      Yolda kalmaz derdi benim tekerim,

      Gürlerdi “her yerde yolum var” diye...

Kaba saba davranışlarıyla çirkinleşen, gözü aç bir güruh, "Memleketin lehine güzel teklifler getirilse bile görüşmelerde bunları reddedeceksiniz!" diyerek alçalabilmektedir.  Onlar için toplumsal fayda yok, bireysel çıkarlar vardır. Nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontarlar. İhaleyi onlar alır, teşvikleri onlar kapar, beytül mâle onlar çöker; deprem evlerinde konutları, TOKİ'de dükkânları vardır.  Oysa bütün bu olup bitenler, haksız kazançlar, usulsüzlük ve torpiller, adam kayırmacılık ve şımarıklıklar gelip geçicidir. Kısacık ömürde, bu kadar kindar, bencil, menfaatperest ve haramzâde olmaya değer mi?

Tozun dumana karıştığı bu ortamda kıymetini bilemediğimiz değerler, birer ikişer terk-i dünya etmeye başladı. Bu konuda şair Bâkî'ye kulak verelim:

    Kadrinü seng-i musallada bilüp ey Bâkî

    Durup el bağlayanlar karşında yarın saf saf

Son yıllarda etkisini bütün şiddetiyle hissettiğimiz toplumsal çözülmeler, değer yargılarımızı alt üst ediyor. Ne hatır kaldı bizde ne gönül... Samimiyet ve dürüstlük kayboldu, ahlak ve namus iflas etti. Yalansız, haramsız iş yapılamaz hale geldi. Hesap kaygısı olmayan savruk insanlar,  kontrol edemedikleri güçle felakete sürükleniyorlar. Bir nemelazımcılıktır almış başını gidiyor. Gönüllülük esasına dayalı sosyal sorumluluk projelerini angarya olarak değerlendiren, şımarık ve paragöz tipler için bakınız, Ozan Arif neler söylemiş:

     Kimi görse böyle konu anlatır,

     Kıçına giydiği donu anlatır,

     [Metresi] varmış onu anlatır,

     Şişerdi “kapımda kulum var” diye…

Ortalık, şımarık bencillerin gurur ve kibrinden geçilmiyor. Eski albümlerde silik çehrelere dönüşen birçok değerimizi, vefasızlık ve kadirbilmezlik sarmalında kaybediyoruz. Düşünen toplumlar için bundan daha büyük israf olur mu?

Şartlar bizi ne kadar zorlarsa zorlasın, umutsuzluğa kapılmak yok! Çünkü umutsuzluk, tükenmişliktir. Hiç tükenmemeniz dileğiyle saygıyla selamlarım.