Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada bazı tedbirlerle intihar vakalarının önlenmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
ÖNLENEBİLİR ÖLÜMLERİN EN SIK NEDENLERİNDEN BİRİ
İntihar ile ilgili farkındalık sağlanması ve bilinçlendirmenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Hülya Ensari, “İntihar dünya çapında önlenebilir ölümlerin en sık nedenleri arasında yer alan önemli bir halk sağlığı sorunudur. İntihar girişimleri tamamlanmış intiharların 20 katı olup; yakınları intihar girişiminde bulunan veya intihar sonucu ölen bireylerin üzerindeki duygusal etki yıllarca sürebilmektedir. İntihar ile ilgili farkındalık sağlanması ve bilinçlendirme, intiharın önlemesinde uygulanması gereken en temel konulardır” diye konuştu.
DÜNYADA İNTİHAR HIZI ARTIYOR
Dünyada son 50 yılda intihar hızının yüzde 60 oranında artış gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Hülya Ensari, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her dakikada bir kişinin, yılda yaklaşık bir milyon insanın intihar sonucu yaşamını yitirdiği; her 3 saniyede bir intihar girişiminin olduğu tahmin edilmektedir. İntihar, tüm nüfusta ölümün ilk 10 nedenlerinden biri olup, 15-24 yaş arası gençlerde ilk 3 ölüm nedeninden biridir. Tüm dünyada intihar hızları, son 50 yılda yüzde 60 artmıştır” dedi.
İNTİHAR ÖNLENEBİLİR BİR DAVRANIŞTIR
İntiharın önlenmesinin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, “İntihar davranışının da önceden fark edilebilir ve müdahale edilebilir belirli risk etmenleri vardır. Dolayısı ile iyi bir gözlem ve vaktinde erken tanı ve düzenli tedavi ile intihar önlenebilir bir davranıştır” dedi.
HASTALIKLARIN ALEVLENME DÖNEMLERİNDE RİSK YÜKSEK
İntihar edenlerin çoğunda yüzde 65-95 oranında ruhsal hastalık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Hülya Ensari, “Hastalıkların alevlenme dönemlerinde, hastaneden taburcu olduktan kısa bir süre sonra intihar riski yüksektir. İntiharla ilişkilendirilen ruhsal hastalıkların başında depresyon, alkol madde bağımlılığı, şizofreni ve kişilik bozuklukları gelir. Dolayısıyla ruhsal hastalıkların veya alkol madde kullanım bozukluklarının erken fark edilmesi, sağlık hizmetlerine yönlendirilmesi ve tedavilerinin düzenli sağlanması ile intihar önlenebilir” diye konuştu.
İNTİHAR DÜŞÜNCESİNİN NET İFADE EDİLMESİNE DİKKAT
İntihar davranışının önemli risklerinden birinin de intihar düşüncesinin net ifade edilmesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Hülya Ensari, “İntihar niyetinin açık net ifade edilmesi, intihar planı yapılması, silahlara veya diğer intihar araçlarına erişimin olması intihar riskinin yüksek olduğunu gösterir ve bu durumların tespiti halinde mutlaka ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına başvuru gerekir. İntihar düşüncesinin net olduğu ancak tedavi reddi olan durumlarda zorunlu tedavi kararı ile sulh hukuk mahkemesine başvurularak intihar riski olan bireyin ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına zorunlu tedavi için sevki sağlanabilmektedir” açıklaması yaptı.
ERKEKLERDE TAMAMLANMIŞ İNTİHAR ORANI YÜKSEK
İntiharların en sık gençlerde ve ileri yaşlarda görüldüğünü belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, “Kadınların intihar girişiminde bulunması, erkeklere göre 2-3 kat daha sık iken, erkeklerde tamamlanmış intihar oranı daha yüksektir. İntiharlar en sık 15-24 yaş arası gençlerde ve 75 yaş üstü yaşlılarda daha sıktır” dedi.
EVLİLERE GÖRE İNTİHAR İHTİMALİ YÜKSEK
Psikososyal nedenler arasında birçok stres etkeni ile intiharın tetiklenebileceğini kaydeden Prof. Dr. Hülya Ensari, “Ölüm, boşanma, ayrılık, iş kaybı, kronik hastalıklar, kronik ağrı, yasal sorunlar, kişilerarası sorunlar intiharı tetikleyen önemli yaşam olayları arasındadır. Boşanmış veya ayrılmış kişilerde evli olanlara göre intihar girişimi ihtimali 2-5 kat fazladır” şeklinde konuştu.
RUHSAL HASTALIKLARIN DÜZENLİ TAKİBİ ÇOK ÖNEMLİ
Ruhsal hastalıkların takibinin intiharları önlemede önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hülya Ensari, şu uyarılarda bulundu:
“İntihar davranışına sıklıkla ‘depresyon’ denilen, toplumda sıkça görülen ruhsal hastalığın eşlik etmesi, ancak depresyonun zamanında tedavi edilmemesi sonucu depresyon belirtilerinin ağırlaşması sonucu intihar düşünceleri de tabloya eklenmektedir. Yine alkol madde kullanım bozukluklarına, şizofreni veya kişilik bozukluklarına da sıklıkla depresyon eşlik ettiği için tedavi edilmediği takdirde bu tablolar da ağırlaşmakta ve intihar düşüncesini takiben intihar davranışı da görülebilmektedir. Dolayısıyla depresyon, alkol madde bağımlılığı, şizofreni gibi tüm ruhsal hastalıklar bugün düzenli takip ve tedavi ile iyileşebilmektedir yani intihar önlenebilir bir durumdur. Yeter ki çevremizdeki risk etkenlerine, ruhsal hastalıklara, alkol madde kötüye kullanımına, kişide intihar düşüncesinin var olup olmadığına, daha önce intihar girişimi olup olmadığına, ailede intihar girişimi olup olmadığına karşı dikkatli olalım. Fark ettiğimiz riskli kişileri gecikmeden ruh sağlığı uzmanına yönlendirelim.”
Prof. Dr. Hülya Ensari, intihar düşüncesinin tespit edildiği andan itibaren ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından yapılacak psikiyatrik değerlendirme sonrasında altta yatan ruhsal hastalığın tespiti halinde düzenli takip ve tedaviye başlanacağını belirterek gerekirse yatarak tedavi önerilebildiğini söyledi.
İNTİHAR ARAÇLARINA ERİŞİM KISITLANMALI
İntiharı önleme stratejisi olarak ateşli silah, pestisitler, toksik maddeler gibi intihar araçlarına da erişimin kısıtlanması gerektiğini belirten Ensari, “İntihar davranışının önlenmesinde en önemli iki yoldan birincisi, ruhsal hastalıkların ve madde kötüye kullanımı olan bireylerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması, ikicisi intihar etme araçlarına erişimin kontrolünün sağlanmasıdır” dedi.
TOPLUM RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KONUSUNDA BİLİNÇLENDİRİLMELİ
İntiharın önlenmesine yönelik olarak tüm toplumun ruh sağlığı ve hastalıkları konusunda bilinçlendirilmesinin önemini vurgulayan Ensari, sözlerini şöyle tamamladı:
“En az beden sağlığı kadar ruh sağlığının da önemsenmesi gerekmektedir. Unutmayalım ki ruh sağlığı olmadan sağlıktan söz edilemez ve yine unutmayalım ki ruhsal hastalıklar da tedavi edilebilir. Yapılması gerekenler, ruhsal hastalıkların ana belirtilerinin farkında olmak, ruh sağlığı hizmetlerine erişim yollarını bilmek, ruhsal hastalıkların tespiti halinde başlanan tedaviyi düzenli uygulamak ve takiplerin aksatılmamasıdır.”