Zaman, kozmik bir döngüde akıp gidiyor. İnsan, bu evrende ne zamana hükmünü geçirebiliyor ne de zaman bizim sözümüzden anlıyor.
Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Her şey bir nizam içinde kurgulanmış ve kontrol altına alınmıştır. Nitekim Kur'an "İnsan kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır." (Kıyamet, 36) diyor. İnsanoğlu, kendine verilen sayılı nefesle ömür denilen süreci, helezonik bir zaman içinde yaşayıp gidiyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar, zaman algısını Bergson felsefesinin etkisiyle "Ne İçindeyim Zamanın" şiirinde şöyle dile getiriyor:
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Tanpınar bu şiirinde, ömrü huzuru aramakla geçen bir adamın huzuru nasıl bulduğunu ve bu isteğinin iç dünyasında nasıl şekillendiğini, estetik duygularla anlatılıyor.
Zaman karşısında acziyet ve şaşkınlık yaşayan sadece Tanpınar değildir. Birçok kişinin "Ben ne zaman bu yaşa geldim? Ne çabuk geçip gitti bu ömür?" dediğini duyarsınız. Kimi şen şakrak bir hayatın içinde günü gün ederken kimi gün yüzü görmemiş çileli bir ömür sürer.
Hayatın sıkıntıları, borç, dert, para kazanma, zengin olma hayalleri, kariyer hesapları, ekonomik kaygılar, kontrol edemediğimiz hevesler, bizi hırpalayan, bazen çıkmazlara sürükleyen dünyalık hırslarımız, çoğu zaman başımızı kaldırıp etrafımıza bakmaya bile fırsat vermez!
Ansızın ölüm haberi gelen bir dostun cenazesinde, dünyanın boş ve geçici olduğunu konuşuruz; pişmanlıklarımız, "keşke"lerimiz depreşir. Fakat mezarlıktan günlük hayata geri döndüğümüzde ölümün acını unutur, hayatın o kargaşası içinde yeniden debelenmeye başlarız.
Nefes alacak gününüz varken dostlarınızın, arkadaşlarınızın kıymetini biliniz. Anneniz, babanız hayatta ise ziyaretlerine gidip gönüllerini hoş tutunuz; vefat ettilerse ara sıra mezarlarını ziyaret ediniz. Sağlığınız, huzurunuz ve aklınız yerindeyken eşiniz, çocuklarınız ve torunlarınızla sohbet ediniz, onlarla kucaklaşınız. Problemlerinizi çözüp birbirinize ve hayata sımsıkı sarılmalısınız. Sevdiklerinizle muhabbet edip nefes aldığınız her gün için Allah'a sonsuz kere şükretmelisiniz.
Haydi bugün bir hasta ziyaretine gidelim, bir öksüzün başını okşayıp bir yetimi doyuralım. Bir garibanı sevindirelim, hal ve hatırlarını soralım. Yürüdüğümüz sokakta kaldırımları süpüren, esmer tenli adama selam verelim, komşuya ve esnafa gülümseyelim!
Bunları kaç zamandır yapmadığımızı hiç düşündünüz mü? Zaman, zaman içinde akıp giderken insanlığımızı ne kadar yitirdiğimizi, ne kadar acımasızlaştığımızı farkediyor musunuz?
Lütfen unutmayınız! Ömür bittiğinde "keşke"lerimizin bir kıymeti kalmayacak. Dünü boşverelim artık; dündekiler yaşandı ve bitti. Bari bugünü ve yarınları kurtaralım. Mevlana'nın bir sözüyle bitirelim.
Dün, dünde kaldı cancazım
Artık yeni şeyler söylemek lazım
Kalın sağlıcakla.