EROZYON

Bu ülkede ik erozyon var. Toprak erozyonu, ahlak erozyonu. Erozyon aşınma, aşınım demektir.  O halde Türkçe'sini kullanarak sürdürelim.

Toprak aşınımı, toprağın sel, rüzgar, heyelan gibi nedenlerle yer değiştirmesi olarak tanımlanabilir. Ahlak aşınımı,  insanların değerlerinin yer değiştirip, değersizleşmesi olarak tanımlanabilir. Hangi aşınım daha kötüdür? Sorusunun cevabı çok zordur. Toprak aşınımının verdiği zararlar, birkaç tümce ile açıklanabilir. Ahlak aşınımını anlatmak, sayfalara sığmaz. 

Ne zaman ki yalana övgüler düzülmeye başlamış, aşınım da başlamıştı. Yalanın kırk yerde yeri vardır,  beyaz yalan, ifadeleri çöküntünün başlangıcı olmuştur. Söz ile eylem çelişiyorsa, sorun var demektir. Okulda öğretmen, Yalanın kötülüklerini anlatır, asla yalan söylemeyin, der çocuklara. Evde evde anne, komşu kadının, kapılarına doğru geldiğini görünce, çocuğuna, bak komşu teyzen geliyor, kapıyı sen aç, annem evde yok de, der. Çocuk yalanın kötülüğünü bildiğinden, kapıyı açar, annem evde ama sana, annem evde yok demeni söyledi, der. Sonucu tahmin edin bakalım. Tabi dayak yer. Ortaokuldayken, çok çalışkan bir arkadaşımız vardı. Ahmet Erdinç. hangi sınavdı hatırlamıyorum, parmak kaldırıp, öğretmenim arkadaşımız  kopya çekiyor, demişti. Bütün sınıf kızmıştı arkadaşımıza. Sanırım o da, dürüstlüğün yaramadığı konusunda bir ders almıştı. Ailesinden ve öğretmenlerinden, sözlü olarak aldığı doğruluk, eyleme geçince, zarar vermişti ona.
Bizim kuşak, resimli romanlarla büyüdü. Tommiks, Teksas, Zagor, Kinova gibi resimli romanlarımız vardı. Bütün kahramanlar, iyilik doğruluk için savaşır, kötülere yaşam hakkı tanımazlardı. Adalet duygusu öndeydi. Hep iyiler kazanır, kötüler cezasını bulurdu. Bir de günümüze bakalım, Medya fenomeni sıfatını taşıyanlar, kumarbazlar, mafyalık taslayanlar, toplumun gözdesi. Bütün insanların hayali, çalışmadan zengin olmak,, rahat etmek. Televizyon dizilerinde, gencecik erkek ve kadın patronlar bir yanda, bir yanda da üniversite bitirip iş bulamayan, atanmayan binlerce genç.
Askerde yürüyüş kararı sayılıyordu. Her şey vatan için, diye. Şimdi tüm kararların sebebi para. Rüçhan Çamay'ın, Para Para...

İyi insanlar yetiştirmek ailenin ve eğitim kurumlarının görevi.
Ters giden bir şeyler var. "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar." Güzel bir türkünün sözleri. İlk ifade doğru oluyor, sonrasına şeytan karışıyor ki doğrudan dönülüyor.
Demiştik ya söz başka eylem başka diye. Bakınız sosyal medyaya, herkes birer pırlanta. En doğru, en düşünceli, en güzel, en en en... Gerçeğe baktığımızda, en yalancı, en sahtekar, en iki yüzlü, en en en ...
Nasıl bu hale geldik? İmam cemaat meselesi mi? Hani İmam şey ederse, cemaat de şey ederin sonucu mu? Ailenin kötü örnek oluşu mu? Okullardaki yanlış müfredat mı? Kötü örnek öğretmenler mi? 
Çalışmadan, Emek vermeden, kazanmaya çalışan kitleler. Devlet yardımıyla beslenen gruplar. "Beleş mezar bulsa gidip yatar." Denilen tipler. Rahatından ödün vermeyenler. 
Nereden nereye geldik. Erozyon dedik, Türkçeye çevirip aşınma dedik. Doğadan insana geçtik.
Peki bu insanın aşınması Eski Türkiye'de mi çoktu, Yeni Türkiye'de mi çok? Bu soruya da siz yanıt bulun canım. 
Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden yüksek notlar alıyoruz aslında. Peki bu aşınma neden o zaman? Geçen yazımızda, önce ekmekler bozuldu, demiştik ya tırnak içinde. Şimdi ne diyelim sizce? Eğitim mi acaba?  Bu sorunun cevabını hep birlikte düşünüp, " bi şey yapmalı." Herkes her kurum.
"Başın öne eğilmesin,
Aldırma Gönül aldırma." Diyemiyorum. Aldırmadan olmuyor. Bu güzel şarkıyı en güzel söyleyen Sevgili Edip Akbayram 'a acil şifalar dileyelim.
Hoşça kalın, dostça kalın, sevgiyle kalın.