İstanbul'da özel bir lisenin okul müdürü İbrahim Oktugan, yabancı uyruklu bir öğrencisinin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetmişti. Bu olay üzerine Denizli’de binlerce öğretmen ‘Kınama Mesajı Değil Şiddet Yasası İstiyoruz’ diyerek iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Denizli’de okullar boş kalırken, binlerce öğretmen Delikliçınar Meydanı’nda buluştu ve şiddet olaylarına karşı isyan bayrağı açtı. ‘Okullar öğretmene mezar olamaz’ dövizleriyle meydanda tepkilerini dile getiren ve ‘Atatürk’ posterleri açan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığına seslendi ve şiddet yasasının çıkmasını istedi. Eğitimcilerin eylemine Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, CHP İl Başkanı Ali Osman Horzum ve STK’ların temsilcileri katılarak destek verdi.
“ÜZGÜNÜZ, ÖFKELİYİZ, TEPKİLİYİZ”
Denizli’de yıllar önce Yusuf Batur’un da aynı şekilde öldürüldüğünü hatırlatan Eğitim İş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan, “Savaşlarda bile hedef alınmaması üzerine uluslararası anlaşmalar olan, dünyanın en güvenli mekânları olması gereken okullar, Türkiye’de şiddet sarmalının kucağına itilmiştir. Ülkemizin birçok yerinde her gün buna benzer şiddet olaylarını duyar olmaktan üzgünüz, öfkeliyiz, tepkiliyiz” dedi.
“GÜVENLİK AÇIĞININ FATURASI BİZLERİN CANI MI OLACAKTIR?”
“İtibardan tasarruf” olmuyor da güvenlikten olur mu?” diyerek sözlerine devam eden Aydoğan, “ Okuluyla, öğretmeniyle ve müdürüyle yaşadığı sorunlar nedeniyle, yönetmelikler çerçevesinde okuldan atılan yabancı uyruklu bir öğrenci, 5 ay önce atıldığı okula silahla girmiş ve okul müdürünü makam odasında kurşun yağmuruna tutmuştur. Silahlı saldırı sonucunda ağır yaralanan okul müdürü İbrahim Oktugan, ne yazık ki ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir. Şimdi Eğitim-İş olarak soruyoruz: “İtibardan tasarruf” olmuyor da güvenlikten olur mu? Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitim emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor? İktidarın plansızlığı sebebiyle ülkenin demografik yapısı ve güvenliği ciddi risk altındadır. Bu güvenlik açığının faturası bizlerin canı mı olacaktır? Yıllar önce önerdiğimiz okul polisi uygulamasına neden devam edilmiyor? Okul çevrelerinin güvenliğini sağlayamayan bir devlet, o okuldaki eğitimi nasıl güvence altına alacak? Bu sorulara yanıt veremeden bizlere yalnızca başsağlığı dileyecek hiçbir yöneticinin samimiyetine ve ciddiyetine inanmıyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor, onları tanıyoruz” ifadelerini kullandı.
“BU ÜLKE, DÜNYADA BİR BAŞÖĞRETMENİN KURDUĞU TEK ÜLKE”
“Bu tabloyu kabul etmiyoruz. Bu ülkeyi kuran Başöğretmen, eğitim emekçilerine gelecek nesilleri emanet edecek kadar çok güveniyordu” diyen Aydoğan, “Bu ülke, dünyada bir başöğretmenin kurduğu tek ülke. Daha yeni kurulmuş bir Cumhuriyet iken bile sanayi, demokrasi ile eğitimin ülkenin kalkınması için eşdeğer tutulduğu bir ülke. Şimdi bu ülkede eğitim emekçisinin hor görülmesini, emeğinin ve hatta canının hiçe sayılmasını kabul etmiyoruz! Bizler Başöğretmenin eğitim neferleriyiz; kendi değerimizi biliyor, itibarımıza, haklarımıza, canımıza, canımızın parçası olan öğrencilerimize sahip çıkıyoruz! Yabancı uyruklu öğrencilere ve kişilere tanınan ayrıcalıklar, ülkemizde eğitim başta olmak üzere fırsat eşitsizliği oluşturmakta, toplumsal adaletsizliği derinleştirmektedir” dedi.
“EĞİTİMDE ŞİDDET YASASI ACİLEN ÇIKARILMALIDIR”
Eylem yapan öğretmenler adına konuşan ve sert açıklamalarda bulunan Aydoğan sözlerini şöyle noktaladı; “Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Okulda şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için atılması gereken acil adımlar vardır: Eğitimde şiddet yasası acilen çıkarılmalıdır. Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. Özel ya da devlet okulu ayırmaksızın, tüm okulların güvenliği derhal sağlanmalıdır. Devleti yönetenler hem devlet okullarını güvenli hale getirmeli, kadrolu güvenlik personeli atamalı ve giriş kapılarına dedektörler koymalıdır. Özel okullarda da aynı güvenlik önlemlerinin alınması şart koşulmalı ve bu konuda sıkça denetim yapılmalıdır. Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır. İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içerik doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten toplumsal yaşam dersleri içeren programlar hazırlanmalıdır. Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz. Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz! Artık yeter! Yaşamak istiyoruz, eğitimde adalet istiyoruz! Okullar öğretmene mezar olamaz”