Denizli'nin Çivril ilçesindeki Beycesultan Höyüğü'nde, Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Eşref Abay başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen kazılar devam ediyor. 2007'den beri süren kazılarda, 3600 yıllık olduğu tahmin edilen tekstil ürünleri ve dokuma tezgâhı ağırlıkları bulunurken, Denizli’de tekstil üretiminin çok eski bir geleneğe sahip olduğu ortaya çıktı. Kazılarda yanmış vaziyette tekstil tezgâhı, dokuma tarağı, dokuma bıçağı, ağırlıklar ve yanmış tekstil parçaları tespit edildi.

M.Ö. 5000 YILINDA KURULDUĞU TAHMİN EDİLİYOR

Kazı başkanı Prof. Dr. Eşref Abay, Denizli Gazeteciler Cemiyeti ile Genç Çivril Gazetesi'nin düzenlediği Çivril gezisine katılan basın mensuplarına höyükte yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Yaklaşık 40 hektar büyüklüğündeki höyükte yerleşimin, eski dönemde ovaya da yayıldığını ifade eden Abay, Batı Anadolu'nun en büyük yerleşim yerlerinden biri olan Beycesultan Höyüğü'nün, M.Ö. 5000 yılında kurulduğunu tahmin ettiklerini belirtti.

Erkılınç: Kurumumuz resmî ilan hakedişlerinin garantörüdür Erkılınç: Kurumumuz resmî ilan hakedişlerinin garantörüdür

ÜST ÜSTE 40 KÜLTÜR TABAKASI

Geç Kalkolitik Dönem'den Geç Tunç Çağı sonuna kadar kesintisiz devam eden toplam 40 kültür tabakasının tespit edildiği alanda, en son Selçuklu Dönemi'nden bir yerleşimin bulunduğunu dile getiren Abay, "Bu alanda üstte Selçuklu kalıntıları vardı, ancak herhangi bir mimari yapı kalmamıştı, çünkü tarım yapılıyordu ve çok tahrip olmuştu. Onun altında iki tabakadan oluşan Bizans yerleşimi vardı, burada Bizans dönemine ait evler bulunuyordu. Daha derine indiğimizde ise Geç Tunç Çağı'na, M.Ö. 1700 ile 1200 yılları arasına tarihlenen kalıntılarla karşılaştık" dedi.

HER EVDEN CESET ÇIKMIŞ, KAÇAMAMIŞLAR

Buranın büyük bir yangınla sona erdiğini ifade eden Abay, buradaki evlerin içinde günlük kullanılan yanmış malzemelerin tespit edildiğini belirterek, "Her evin içinde insan iskeletleri vardı, yangından kaçamamışlardı. O dönemde bütün şehir yanmış. Bir istilaya uğradıklarını düşünüyoruz, çünkü bu dönemde herhangi bir deprem izi yok. Yaklaşık olarak M.Ö. 1650 yıllarına denk geliyor, Hitit Kralı Birinci Hattuşili'nin Batı Anadolu seferi var. Büyük ihtimalle o sefer sırasında burayı istila etmiş ve yakmış. Yangından sonra tekrar inşa edilmiş. Yani burada yaşayanlar, bu istila sona erdikten sonra, Hititler gittikten sonra geri dönüp şehri yeniden inşa etmişler ve yaşamlarına devam etmişler" diye konuştu.

Kazı alanında M.Ö. 1500-1400 yıllarına tarihlenen bir tapınak ortaya çıkardıklarını anlatan Abay, 1650-1500 yılları arasında bir yaşam süresine sahip bu alanı tabakalar halinde ortaya çıkarıp restore ederek ziyarete açtıklarını kaydetti. Amaçlarının her döneme ait yapıları koruma altına alarak höyük yerleşimlerinin nasıl oluştuğunu ziyaretçilere göstermek olduğunu belirten Abay, her dönemden orijinal bir yapıyı sergileyerek o dönemdeki yaşamı anlatmayı hedeflediklerini vurguladı.

“İSMİNİ BULMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Batı Anadolu'nun en büyük höyük yerleşimi olan Beycesultan'ın tarihteki ismini bulmaya çalıştıklarını dile getiren Abay, "Burası aynı zamanda Arzava Ülkesi olarak adlandırılan bölgedeki önemli bir beyliğin başkenti, ancak hangi beylik olduğu konusunda henüz net bir bilgi yok. Ege Bölgesi'nin en eski yerleşimi Çal'daki Ekşi Höyük. Orada yaşam M.Ö. 7000 yılında başlıyor. Batı Anadolu'da Beycesultan’dan daha büyük bir höyük bulunmuyor. Biz buranın o dönemdeki ismini ve hangi şehir olduğunu araştırıyoruz. Hitit kaynaklarında geçen isimlerden yola çıkarak, hangi beyliğin başkenti olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz" dedi.

İLK YAZIT LUVİCE

Doğudaki tepe üzerinde yapılan kazı çalışmasında geçen yıl bir mühür baskısı bulduklarını açıklayan Abay, "Bu, Hitit mühür baskısı olup üzerinde Luvice hiyeroglif yazılar vardı. Beycesultan’da bulunan ilk yazıt olması açısından tarihsel öneme sahip" ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi